16. yüzyılın ikinci yarısı Avrupa’da Operatif Masonluğun gücünü yitirmeye başladığı dönemdir.
Önce Hıristiyanlıktaki reformist eylemlerin başarı kazanarak Roma Katolik Kilisesi’ni güç duruma düşürmesi ve otoritesinin zayıflamasına neden olmaları, Operatif Masonluğu da olumsuz yönde etkilemişti. Ne var ki operatif mason locaları, yalnızca Katolik inancının kiliselerini inşa etmekle kalmayıp, diğer Hıristiyan mezheplerine de hizmet ederek bu etkilenmeyi atlatmıştı. Fakat operatif masonların bu tutumu, Katolik Kilisesi’nin masonlara karşı cephe almasına, hınç beslemesine yol açmıştı.
Operatif Masonluğun 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıldaki asıl sorunu ise, yapacak iş bulma güçlüğüydü. Artık katedrallerin, kiliselerin ve diğer dinsel amaçlı binaların yapımı bir yeterliğe ulaşmıştı. Bunların dışında kalan diğer kamu binalarının, sarayların ve konakların inşa edilebilmesi için gerekli olan mali kaynaklarda büyük kesintiler başgöstermişti. Bunun yanı sıra mesleğin çöküntüsünü hazırlayan çok önemli bir etken daha vardı: Çağdaş bilim ve tekniğin gelişimi…
Operatif Masonluk, hep geleneksel sanat ve uygulama yöntemine, dolayısıyla bunlarla bağıntılı tekniğe bağlı kalmıştı. Çağın değişen koşul ve gereksinmelerine ayak uydurmak üzere kendini yenileyememişti.
Operatif masonların kesinlikle bağlı kalmakta direttiği Gotik Mimarı Stili giderek gözden düşerken, Yeni Roma (Neo-Romanesque) ve Barok stillerin sanat ve tekniğinin okullarda öğretilmesine başlanmıştı. Yeni bir estetik anlayışı getirmelerinin yanı sıra, daha kullanışlı ve daha ucuz olan bu stil ve teknikleri uygulamaya girişen okuldan yetişme mimar ve inşaatçılar, operatif masonların işlerini kapmaya başlamıştı. Kabul edilmiş masonlara umut bağlayan operatif mason locaları, onlardan da bekledikleri maddi yararı elde edememişti. Öte yandan kompanyonajlar da loca üstatları için büyük bir dert kaynağı olmuştu.
Mesleğin çöküntüye uğramakta olduğu hiç düşünülmeksizin, ancak çekilen ve geçici olduğu sanılan bu sıkıntıları giderebilmek amacıyla, kabul edilmiş masonların sayısının daha da artmasına göz yumuldu. Kabul edilmiş masonlar, yer yer localarına yardımcı olmaya çalıştılarsa da, Masonluk mesleğini kalkındırmak için bir girişimde bulunmadılar. Aksine, daha 17. yüzyıl sona ermeden, tümüyle spekülatif nitelikli localar bile kurmaya başladılar. Bu locaların bilinen en eskileri, 1688’de Paris yakınlarında politik kaynaklı nedenlerle, aynı tarihte İrlanda’da dinsel kaynaklı nedenlerle kuruldu.
Bunlar Spekülatif Masonluğun müjdecisi sayılabilir miydi?... Kuşkulu.
Spekülatif Masonluğun ilk örgütü sayılan Londra Büyük Locası kurulurken, artık Operatif Masonluğun varlığını koruyabilecek ve sürdürebilecek gücü doğrusu pek kalmamıştı. Nitekim birçok masonik yazar, bu nedenle 18. yüzyıl başlarını “Operatif Masonluktan Spekülatif Masonluğa geçiş dönemi” olarak nitelendirir. Oysa işin aslı, Spekülatif Masonluk zaten oluşturulacaktı ve bunun Opernatif masonluğun doğrudan çöküşü ile yakın bağlantısı yoktu. Sadece çöküntüye uğramış olan bu meslek ve zanaat, Spekületif Masonluk için bir kılıf olarak kullanılmıştı; hepsi bu. Nitekim Londra Büyük Locası’nda hazırlanan 1723 tarihli ilk anayasa da Operatif Masonluğun henüz var olduğunu ve bundan sonra sürdüreceğini âdeta savunuyordu. Ancak mesleğin Orta Çağdan kalma olup sonradan “Eski Yükümlülükler” olarak anılmış bulunan yasalarını da hayli değişime uğratıyordu. Bu nedenle de varlığını mesleği yürüterek sürdürmekte olan Kuzey İngiltere ve İskoçya mason localarınca sert tepkilere uğradı.
Kıta Avrupası’nda ise artık Operatif Masonluk diye bir şey hemen hemen kalmamıştı. Bu nedenle Gotik Yasalar çoktan geçerliliğini yitirmişti. Dolayısıyla Spekülatif Masonluğun 1723 tarihli anayasası, başta Fransa olmak üzere Kıta Avrupası’ndaki salt spekülatif mason localarınca çok daha kolay benimsendi.
Belki bir başka ad altında ya da başka kurumların bünyesinde yıllardan beri var olan ama örgütsel bir düzeni bulunmayan Spekülatif Masonluk hızla gelişim gösterirken, Operatif Masonluk da hemen ortadan kalkmadı ve etkinlikleri 18. yüzyılın ortalarına hatta sonlarına kadar sürdü. Bu son dönemde, yeni masonlar, geleneksel inşaatçılık mesleğini sürdürmekte olan masonları “Domatik Masonlar” olarak nitelendirdi. Buradaki “domatik” sıfatını Lâtince’deki domııs (kutsal yapı) ya da Yunancadaki domos (ev) kökenlerinden türetmişlerdi. Buna karşılık kendilerine de “Geomatik Masonlar” demişlerdi. Geomatik sıfatını da Yunancadaki geos (dünya veya evren) kökeninden çıkarmışlardı.
Böylelikle bir operatif masonun uğraşısının “dünya üzerinde bir yerde bir bina yapmak” olduğu belirtilirken, bir spekülatif masonun uğraşısının ise “dünyayı kurmak” olduğu vurgulanıyordu.
Operatif Masonluk, yerini, temeli bilime ve çağdaş tekniğe dayanan mimarlık sanatı ve inşaat mühendisliğine bırakarak tarihsel dönemini kapadı. Fakat bu arada Spekülatif Masonluk için de bir sistem ve güç kaynağı oldu. Operatif Masonluğun birçok öğesi, Spekülatif Masonlukta çeşitli kavramları belirtmek üzere simgeleştirildi.
Çağımızda da Operatif Masonluk, Spekülatif Masonluğa armağan ettiği o simgelerle yaşıyor. Dolayısıyla geleneksel inşaatçılık mesleği ve zatı sona erdi ama Spekülatif Masonluk var oldukça Operatif Masonluk da varlığını sürdürecek gibi görünüyor.
BİTTİ