Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Insan => Konuyu başlatan: Prometheus - Ekim 26, 2010, 12:17:59 öö

Başlık: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: Prometheus - Ekim 26, 2010, 12:17:59 öö

Sizce aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Felsefik, bilimsel,sanatsal veya duygusal, ne türlü olursa olsun yazarsanız sevinirim.
Sadece çok kısa olmasın yeter.


Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: popperist - Ekim 26, 2010, 03:44:00 ös
Aydınlanmanın bir göreli durumu var mıdır bilmiyorum. Ama bunun eşik seviyesini, daha doğrusu alt limitini az çok bildiğime inanıyorum.

Başlangıcı, Sokratesvari bir  prensip olmalıdır ; birçok şeyi bilmediğini kabul.

Birçok şeyi bilmediğini kabul eden insan, aslında bu yargıya varana dek düştüğü yanılgıları, işlediği hataları, hayal kırıklıklarını ve kişisel şoklarını bir veri olarak kabul edip bunu söyler. Dolayısıyla bunu söyleyemeyen, veya hayatında bunu kabul etmemiş pek çok insandan daha çok şey bildiği kesindir. O, bilgisine sadece şüphe katar. "Doğru" bildiklerinin, hangi şart ve koşulda "yanlışlanacağını" önceden söyleyerek, belirtir. "Doğru" dediği şeyin, ne zaman, ne koşulda yanlışlanacağını, yani hangi durumda hatalı duruma düşüp "yanlış" olacağını bilmeyen bir kişinin doğayla ve insanlarla daima sorunu olacaktır. İleride çok geç bir şekilde hatasını farkettiğinde ise, ya bunu kendinden bile saklayarak görmezden gelecek, rasyonalize edecek, ya da bu hatasını kabul ederek "yanılabilirliğini" kabul edecektir.

Bu ilkeyi kabul etmeden yola çıkan biri, daima bedel öder. Hem maddi, hem manevi olarak. Eğer o bedel ödemezse, bunu, onun yerine başkaları öder.

Aydınlanmanın alt limiti bu çeşit bir "farkındalık"tır.

Ben kişisel olarak aydın bir insanın sadece bir farkındalık abidesi olarak, yüksek arkalıklı koltuğunda oturduğu yerden ahkam kesen tipik şeyh, postniş,  efendi, üstad v.b. türden bir şey o olmasını hazmedemediğimden bunun sadece bir farkındalık konusu olmamasını, bir eylem konusu olmasını da istiyorum. Nitekim eylemsiz bir insanın da kötülüğe meyilleneceğine dair bir inancım var.

Bunun için yanda avatarımın altındaki üç ilkeyi daha buna katıyorum.

1. Özgürlük

Kişi, özgürlüğe saygı duyduğu, başkalarına karışmadığı sürece olgun olabilir. Özgürlüğe yönelik tüm müdahaleler "benim dediğim doğrudur" mantığından çıkan kötülük girişimleridir. Bu fikrin kökeninde yukarıda açıkladığım "yanılabilirliğinin farkında olmamak" vardır. Başkalarının düşünce ve eylem biçimleri, eğer zarar verici değilse, kimse tarafından engellenemez. Bu, modern özgürlük düşüncesinin mihenk taşıdır. John Stuart Mill'in "Özgürlük Üstüne" adlı kitabı, bu anlayış için iyi bir rehberdir.

2. Adalet

Buna rağmen hayat, insan faktörü içinde olduğu sürece, kötülüğe her zaman açıktır.

Yani, başkalarının özgürlüğüne müdahale edecek insanların her zaman bulunması mümkündür. Peki bu insanlara nasıl karşılık verilecek? Adaletle. Tabii kaypak olmayan, ilkeleri önceden belirlenmiş, herkese uygulanabilen bir adaletle.

Bu adalet ilkesi, sadece "sorun" olduğu zaman veya sadece bildik yargı türünden kurumları ilgilendiren bürokratik bir ilke olarak algılanmamalıdır. Bu, kişinin yaşamında da sürekli aklında tutması gereken bir durum olmalıdır. Adalet ilkesi, özel yaşama, dürüstlük ve doğruluk olarak yansır. Eğer ki bir kişi adalet ilkesini yaşamına tam adapte edemiyorsa (ki bu ilkeyi çoğunluk "korku" ,"cesaretsizlik", "güvensizlik",  gibi durumlar etkiler) mutlaka bunun bedelini bir şekilde öder.  Adaletten kurtuluş yoktur. Örneğin sırf yakınınız diye, veya sırf seviyorsunuz diye, liyakati daha iyi olan bir adamdan çok, yakınınızı, sevdiğinizi işe alırsanız bunu, "daha başarılı olacakken olamamak" şeklinde siz ödersiniz. Sevdiğiniz değil. Veya hatalı olduğunu söylemekten çekindiğiniz, korktuğunuz bir otoriteye karşı bunu bildirmiyorsanız, o otoritenin daha kötüye gitmesine katkıda bulunmuş olursunuz. İtiraz etmeniz durumunda belki siz de bir şeyleri kaybedeceksinizdir. Fakat bu kesinlikle karakter kaybı kadar ağır bir şey olmayacaktır. ( Hem belki de kaybetmezsiniz , arkanızda destek hissedersiniz ve o zorbanın orada daha fazla kalmamasını sağlarsınız.)

3. Sorumluluk

Sorumluluk almak, insanın eylemsizliğine karşı en büyük panzehirdir. Yapabileceğiniz kadarını yapmak ve yetenekleri geliştirmek hayat boyu devam etmesi gereken bir düsturdur. Sorumluluk, tüm kötülüklerin anası olan tembelliği ve tembellik rasyonalizmini önler. İnsanın üretmesini sağlar. Ürettiği için de insana hayatta istediği maddi unsurları  temin eder. Maddi unsurları temin ettiği için de, başarı getirir; insanın kendini gerçekleşmesini sağlar. Kendine güven ve özsaygı, tipik kişisel gelişim kitaplarındaki "kendinize inanın" vb. zoraki motivasyon mantralarıyla değil, çalışmakla, üretmekle ve geliştirmekle doğrudan edinilir.

Benim asgari müştereklerim bunlar. Ben üst limiti bilmiyorum. Ama bu nitelikleri olmayan veya bunlara yeterli önemi vermeyen birini ben aydınlanmış olarak kabul etmem. Bu ilkeleri çiğnemeden istediğiniz türde aydınlanın, benim için yeterli bir aydınlanma seviyesine ulaşılmış demektir.

Toplumda o kadar çok okumuş var ki, başkalarının özgürlüğüne karışmaktan hiç çekinmez. Liyakati askıya alır, çalışmaktan çok, yıllar önce edindiği titre güvenerek durmadan konuşur. Bunlar, bence çalışan, hoşgörü sahibi ve "biz cahiliz, bilmeyiz" diyebilen bir Anadolu köylüsünün anlayışından henüz çok uzakta, karanlıklar içinde dolaşmaktadır.

Saygılar.

Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: ceycet - Ekim 27, 2010, 11:14:46 öö
Benim, aydınlanmış insan hakkındaki düşüncelerim sayın popperist'in yazdıklarıyla özellikle son parağrafındakilerle örtüşüyor.

Her bilgili aydınlanmış değildir,her bilgenin bilgili olamayacağı gibi...

Evet.Kendini tanıma gayretini üstlenmiş ve bu uğurda mesafe kat edebilimiş olanlar,aydınlanma yolunun yolcusudurlar.Bunun üst limitinin olduğunu düşünmüyorum;zira bu bir süreçtir,başlangıç noktası heran yenilenir,sonu ise bilinmez,bilinemez.Bu güne kadar,sona ulaştığını iddia eden veya buna tanıklık ettiğini söyleyene rastlamadım.

Aydınlanmış insan veya bu yolun yolcusu olduğunu kendine benimsetmiş olanlar,öncelikle bütün bilinen erdemlerin kutsallığına koşulsuz inanmalı,tarlasındaki dikenleri,yabani otları temizlemeli ve o tarlada bu kutsal erdemleri işlemelidir.

Mevcut dinlerde,aydınlanma için şart koşulan,sık,sık tekrarlanan ve farklı ritüellerle gerçekleştiridiği kabul gören ibadet kavramının gerçek anlamı üretmektir.

Ne üretmek?...

Tabi ki düşünce...

Özgün düşünce üretebilmeye başlayan zihinler,aydınlanma yolculuğuna başlamışlardır.Zira butür zihinler,dogmaları ve dayatmaları yadsır;sorgulamayı öğrenmişlerdir,aklını kullanmaya,aklı ile doğanın sergiledikleri arasında iletişim kurabilmeye ve bu iletişimi yorumlayabilme  yeteneğini elde etmiş olanlardır.

Ancak,sayın popperist'inde vurguladığı gibi,bu edinimlerinin ucunun açık olduğunu benimsemelidir, aydınlanmış veya aydınlanmaya istekli insan.Aksi takdirde,aydınlandığını öngördüğü kimselerin savlarını tekrarlamaktan öteye gidemez.Tıpkı,kutsal kitaplarda yazılanları tekrarlamayı, ibadet zannına kapılan gafiller gibi...


Saygılar
Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: ceycet - Ekim 27, 2010, 12:17:09 ös
Yukarıda yazmış olduklarımla ilgili kısa bir düzeltme yapmalıyım sanırım.

"Her bilgin aydınlanmış değildir,her aydınlanmışın bilgin olamayacağı gibi..."

Doğrusu bu olmalıdır,daha doğrusu benim söylemek istediğim bu...


Saygılar
Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: oasis - Ekim 27, 2010, 12:33:58 ös
         İnsan zihinsel aydınlanmaya başladığı zaman sırlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya ve çözülmeye başlar.İnsana hiçbir şey hazır olarak verilmemiştir.İnsan daima araştırıp görmek zorundadır.Gerçek düşünce hedefin doğru seçilmesi ile oluşur yanlış seçilen hedef zaman ve düşünce israfından başka bir şey değildir.Emek baş tacı edilip vardığımız sonuçlardan bir üst sonuçlara doğru yelken açabilmeliyiz.Bu sayede bilinenden bilinmeyenlere doğru yolculuğumuz ilanihaye devam eder.Merak kodlarımız sayesin de arayışımız bir süreklilik getirir.

         Görebildiklerimizin üzerinde düşünceler üretebilmek bizim bilinç bütünlüğümüzün açabildiği ya da  uzanabildiği noktayla sınırlıdır.Nede olsa görmenin sonu yoktur.Görünenin ardındaki sırrı görmenin de sonu olmadığı gibi.Geçmişte,şimdi,gelecekte olmamız farketmez nede olsa zaman kavramı diye bir şey yoktur.Zamanı yaratan kendi şuurumuzdur.Sonsuz evrende şu anki şuurumuzun açıkladığı zaman kavramından çok daha farklı zaman kavramlarının olduğu aşikardır.Şuurlu bakış açımızla bakabilirsek zamanın olmadığını çok daha iyi anlayabiliriz.

         Dünya boyutunda insan çeşitli aşamalardan geçerek ilk bilinç seviyesinden daha yukarı bilinç katmanlarına doğru yükselmek için uğraşır durur.Bu uğraşılar sırasında bir çok geçişler,sınavlar,vazifeler ve deneyimler yaşayarak ulaşabileceğinin en iyisine ulaşmaya çalışır.Sonuçta ulaşmak istediği noktaya bir çok aşamadan sonra evrimleşerek gelir.Evrim ve tekamül seviyesini yükselttiği oranda kendisine açılacak olan kapılar daima var olacaktır.Nede olsa evrim ve tekamül ilanihaye devam etmektedir.

         İnsan, sonsuz enerji sahibinden var edildiğine göre zaman içerisinde evrim basamaklarını tırmandıkça kendisi de acaba belli bir zaman sonra O na dönüşebilir mi? Sonsuz enerji sahibi sadece kendini tanıyabiliyorsa ve kendine benzer sistemler ve yapılar ortaya çıkarabiliyorsa kendi yarattığı kopyalarda zaman içerisinde evrim sonucu kendisine dönüşmesi kaçınılmaz değilmidir ?Her yeniden yaratılış her yeniden kopyalama evrim sayesinde yaratılanın ve kopyalananın  evrim ve tekamül sonucu biraz daha üst basama geçmesini sağlamaz mı ? Şu an bizler kendimize benzeyen yapılar yapıp bu yapıların daha ileri ki zamanlarda düşünüp mantıklı ve zekice bir yapıya ulaşması için uğraşmıyormuyuz ?

        Var edilenin ilk amacı varlığını koruyup ileriye doğru taşımaktır.Bu canlı cansız farketmez cansız varlıklar bunu pasif şekilde diğerleri ise aktif şekilde yaparlar.Aydınlanmış varlık ise kendi varlık sebebini kavrayarak kendi varlığını koruyup devam ettirerek daha ileri ki boyutlara kendi varlığını  taşıyabilme gayreti içerisinde olandır.Aydınlanmış varlık kendi varlığını daha ileri ki boyutlara taşıdıkça kendisini varedenle buluşabileceği zamansızlık ve mekansızlık boyutlarında varlık sebebine uygun olarak sonsuza kadar evrim ve tekamülünü devam ettirmeyi başarabilen varlıktır.......


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: karahan - Ekim 27, 2010, 04:48:35 ös
Her insan kendi aydınlanmasını tamamlamak zorundadır bu dünyada yaşarken.Peki ya farkındalık.farkında olmadan yaşadığımız zaman belkide telafisi en zor olan kısmı.Bu terimlerle bu sitede tanıştım  farkında olmadan bir çok şeyin sadece meta ağırlıklı bir yaşam idi belkide benimkisi.İç dünyamı keşfettikçe anladıkça algılamam farklılaştı meğerse insan hayatını nede boş geçiriyormuş.

Sanki hiç bitmeyecek bir yola girmişim gibi geliyor bana ta en başından sonunu merak eder ya insan okuduğu bir romanın o haldeyim dostlar şu an bazan şaşkın bazan daha meraklı.Komplex yapmadan egolarımı şişirmeden nasıl daha fazla aydınlanabilirim iç dünyamda onu merak ediyorum.

İnsan kendi aradığını iç dünyasında bulmadan o yolu bitiremez sanırım.Kortex'imizin alt biriminde algılayamadığımız bölümde ademden anama babama kadar yaşanmış hayatın yazılı olduğunu bilmek her yeni doğanında bir nevi yeni versiyon gibi uptade ederek gelmesi inanılmaz bir duygu.Herşey yazılı ama ben okuyamıyorum.

Acaba bizler alt bellekte yazılı olan sırlarınmı peşindeyiz kimbilir.Her konuda aydınlanmak ve kaynağa aydınlanmış ve bilerek gitmek kısmetimiz olsun.

Saygılar.
Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: karahan - Ekim 27, 2010, 05:22:59 ös
Doğa ve kültür varlığı olan insan, doğayı değiştirip dönüştürmekle kendi doğası olarak kültürü üretmektedir. İnsanın kendini doğa ve kültür üzerinde -bir yandan uyumla, diğer yandan başkaldırarak- yeniden üretmesi bilincini oluşturur. Doğa ve kültürü değiştirip, dönüştürüp onları da aşarak kendini üretmeyi amaçlayan bilinç, kendini bağımsızlaşmış eylem varlığı olarak özgürleşme yolunda bulur.

Bilinç nesne karşısında koşullanıp belirleniyorsa, kendini nesnenin bilgisi ile sınırlıyor demektir. Aynı şekilde bilinç, diğer bilinçler karşısında kendini koşullandırıp belirliyorsa, diğer bilinçler karşısında kendini sınırlıyor demektir. Ve hatta kendini tutarlı kılmak için belleğinde depoladığı bilgilerle koşulluyor ise, bu bilinç kendi bilincine ulaşamayan eksik bilinçtir. Bilincin, eksikliği gibi tamlığı da kendisidir! Bu ikisi arasındaki gerilim insan olmanın yazgısıdır. Bilincin kendini bilmesi bireysel gayreti de gerekmektedir. Bilincin özgürleşme yolunda seçme yapabilme yetisi istenci (irade) oluşturur. İstenç özgürlüğün kendisidir, belirleyişidir.

Bilinç kendini istenç olarak gerçekleştirirken bu süreçte oluşturduğu yazgılar ile birleşerek kendini duyunç (adalet evi, vicdan) olarak da gerçekleştirir. Duyunç doğruluğun kendisidir. Duyunç hiçbir dışsallık, hiçbir zorunluk taşımaz ve tanımaz, saltık bir güçtür.

Özgünlük duyuncun tözüdür. Duyunç ve istenç, özgürlük uğruna ve özgürlük içinde belirleyicidir. BİLİNÇ, Duyunç olarak Doğruluğun, İstenç olarak Özgürlüğün, Us olarak Gerçekliğin kendisidir! Us, Gerçekliğin yalın doğasıdır, iletişimidir. Us, anlamlandırmadır, anlamdır, irfandır. Us, kendi dizgesel olarak kurandır.

Duyunç olarak Doğruluğun, İstenç olarak Özgürlüğün, Gerçeklik olarak kendinin ifadesidir. Bilincin kendini doğruluk ilkesi ile özgürlük yolunda ve özgürce Gerçeklik olarak armonik bir şekilde görmesi Güzellik'tir. Güzelliği sezinleyen bilinç Sevgi ile ona yönelir.

Sevgi bilincin Güzelliğe yönelişinde koşullanmışlığa karşı başkaldırının ifadesidir. Sevgi, Güzellik karşısında Bilinçte oluşan kendini bilme-keşf-bulunç haline yönelişin duygusudur. Güzellik içinde eksiksizliğini bilen bilinç Erdemlidir. Erdem bilginin ve bilmenin tamlığıdır, İyi'dir. İyinin duygusu mutluluk olarak kendini gösterir. Bilincin kendini, Ussal olarak varoluşunda Güzellik, Gerçeklik ve İyi olarak bilmesi özgürce, Doğruluk ilkesine bağlı, sevgi ile yönelmesiyle olabilir.

İyi, Doğru ve Güzel'in bilinçte tam olarak algılanması, duyguların eğitilmesi ve duyarlık-yetisinin geliştirilmesiyle mümkündür. Sanat yoluyla arzuların kabalığından inceltilmiş duygulara geçiş bir arınmadır. Bu arınmanın sonucunda duyguların armonik hale gelmesi Sevinci doğurur. Arınma aynı zamanda bilinçte sezgi ve keşfe yol açar. Sezgi bilinç dışı değildir. Duygularda sezgisel olarak buğulu, gizemli, örtük olanın bilinçte açık seçik hale gelmesi bilincin farkındalık halidir. Bu da Aydınlanmadır. Bilincin kendisi öz olarak oluşturma serüveninde özgür istenç ile özgür eylem, özgür düşünceyi oluşturmaktadır. İstencin, eylemin ve düşüncenin özgürlük olarak belirmesi AYDINLANMA'yı ifade eder. Özgür istenç karşısında bağnazlık, özgür eylem karşısında kaba güç, Özgür düşünce karşısında Cehalet yer alır. Cehalet, Aydınlanma karşısında bilinçli bir direniştir. Cehalet karanlıktır, us dışıdır, duyunç dışı davranış içindedir. Cehalet anlamı olmayan bilinçtir, yokluktur, yok edicidir. Cehalet boş inançtır, boş vicdandır boş bilinçtir. Aydınlanmayı istemez. İnancını yüreğinin derinliklerinde hissetmez, duyunçsuzdur. Bilinci koşullanmıştır. Özgür değildir. Özgürlüğü istemez. Kendisi korkudur, karanlıktır. İyi, Doğru, Güzel kavramlarından ve ilişkilerinden yoksun bir usdışılıktır.

Eğer bilinç bu haline tepki olarak yine görgül bilimi örgütlüyor ve buna da Aydınlanma diyorsa sorun burada başlıyor. Us olarak kendini Gerçeklik olarak evrensellerle ifade edemeyen bilinç, tepki duyduğu bilinç haline kendini endekslemiş demektir. Özgür, bağımsız, kendinde olan kavramlarla aydınlanmayan bilincin aydınlanma sorunu her zaman olacaktır.

Fikri (düşüncesi) hür (özgür), irfanı (gönlü, anlayışı) hür (özgür), vicdanı (duyuncu) hür (özgür) nesiller yetiştirmek gibi bir hedefi elbette eylemi hür (özgür) olarak gerçekleştirmek iyi, doğru ve güzelin eğitimdeki alanlarını etik, mantık ve estetik (sanat) olarak tesis etmeyi gerektirmektedir. Erdemli insan bilge insandır. Kötüyü bilmez, İyi'yi var eder. Yanlışı bilmez, doğruyu yaşar. Çirkinlik dünyasında görünmez. Güzelin varoluşudur. Tüm bunların mutluluğudur. Aydındır. Sorunsuzdur. Ölümsüzdür!

ALINTI
Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: alcyone - Ekim 27, 2010, 05:31:53 ös
Herşey yazılı ama ben okuyamıyorum.
Acaba bizler alt bellekte yazılı olan sırlarınmı peşindeyiz kimbilir.

Sayın Karahan'ın bu güzel cümleleri bana Hermes'in:

“Gök kubbe altında yeni ve söylenmemiş hiçbir söz yoktur.”

ve

“Herkes her şeyi biliyor, biz sadece hatırlamalarına yardımcı oluyoruz.”

cümlelerini hatırlattı.

Bence aydınlanmış insan olmanın en temel tanımı, aydınlanma yolunda yolun sonununa gelen insan değil, yolun  farkına varan insan olmaktır. Yolun farkına varan insan aydınlanmaya ve akabinde aldığı ışığı yaymaya başlar.

Işığı yaymak için ya kaynak olursunuz, ya da ayna. Ama önemli olan ışığı nasıl yaydığınız veya ne kadar yaydığınız değil, salt olarak yaymanızdır.

Berk Yüksel'in "Kendini Bilmek Yolculuğu ve Ezoterik Bakış" kitabında yazdığı gibi ;

"Aydınlanma yolculuğunda hedef 'yol'un kendisidir."
Başlık: Ynt: Aydınlanmış insanın tanımı nedir?
Gönderen: karahan - Ekim 27, 2010, 06:00:26 ös
Sn.Alcyone

Anımsadığınız o cümleler ile bağlantılıdır benim yazdığımda.Berk yüksel'in kitabını okumak kımet olmadı ama bu sitede bir yazısı yayınlandı onu okudum.Alt bellekkte her şeyin yazılı olduğunu psikotarihçi
Dr.Nusret Kaya söylüyor bende biten anılar çocuğumda uptade yani bir versiyon daha yukarı oğlumun belleğinde var aslında bunu bilmek müthiş bir duygu.

Oyüzden Hermes'in söylediği söz çok doğru