Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Şevki Gökerman  (Okunma sayısı 15481 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 25, 2006, 12:34:10 ös
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Şevki Gökerman Üstat’la Otomobil Sporları Üzerine: 35 yıllık serüven... 
Gökerman Kardeş’e “biraz kendinizden söz eder misiniz, lütfen” dediğimizde, mütevazı, fazla öne çıkmak istemeyen insanlara özgü, o bildik ses tonuyla, kendinden söz etmeye başlıyor. Anlattıkları, üstadımıza olan hayranlığımızı perçinliyor. Kelimenin tam anlamıyla “otomobil sporuna adanmış bir hayat”. Toplumlar da, adanmış hayatlar yaşayan mütevazı insanların üzerinde bina olmuyor mu zaten!? İşte Şevki Gökerman’ın otomobil’le ilişkisi…

Ben ralli ile ilk kez 1969 yılında tanıştım. Rahmetli bir ağabeyimiz “Yürü” dedi, “Rallide hakemlik yapmaya gideceğiz”. Benim yaptığım spor futbol idi. Biraz sportif disiplinim vardı, sporun belli kurallar içinde yapılacağı ana fikrine sahiptim ama, ralli konusunda dört tekerlekli bir aracın direksiyonunda oturmaktan başka bir bilgim yoktu. Hoş, o zamanlar bu sporun ne şekilde yapılacağını bilenler de, iki elin parmaklarından fazla değildi. Neyse biz bindik rahmetli Ekrem Ağabey’in otomobiline, gittik Bursa’nın arka tarafına, Orhaneli Dağları’na.

1975 ve 76 yıllarında o zamanların Türkiye Motokros Şampiyonu olan Behiç Yurdaçalışan ile rallilere katılmaya başladık. O pilot, ben copilottum. Olayın sporcu tarafını olabildiğince yaşadıktan sonra, biraz da o dönemdeki, örneğin benzin sıkıntısı, araç ve yedek parça sağlamadaki zorluklar nedeniyle, tekrar hakemliğe döndüm.

1980’de Türkiye Turing Otomobil Kurumu bünyesinde bir Hakem Kurulu oluşturma çalışması içinde yer aldım ve bu Kurul’un asbaşkanlığı görevini üstlendim. 1982 den sonra Spor Komiserliği ve Yarışma Direktörlüğü yapmaya başladım.

1984 yılından itibaren Cumhuriyet Gazetesi ve Ralli Dünyası Dergileri’nde köşe yazısı yazdım. 1986’daki kuruluş aşamasında Müteşebbis Heyet Başkanı olduğum İstanbul Otomobil Sporları Kulübü’ndeki Genel Sekreterlik görevim nedeniyle, 1992 de yazı yazmaya ara verdim. Bir dönem Tomsfed Dergisi’nde (Otomobil Sporları Federasyonu’nun yayın organı) yazdıktan sonra, bu uğraşımı halen Cumhuriyet’te sürdürüyorum.

Son dönemlerde, üç yıldır, eğitim çalışmalarına ağırlık verdim. Kulüp olarak düzenlediğimiz Renç Koçibey Eğitim Seminerleri’nde eski şampiyonlardan Serdar Bostancı, Emre Yerlici, Nejat Avcı ve Cihat Gürkan ile birlikte bilgi ve deneyimlerimizi gençlere aktarmaya çalışıyoruz.

Bu arada Klasik Otomobiller’le de ilgilendim. Bu ilgim 1994 yılında başladı. Bugün, yabancı gözlemciler tarafından “Batı Avrupa’dakilere örnek olacak” şeklinde nitelendirilen düzeye geldik bu branşta… Çok kuvvetli bir ekiple çalışıyorum.

Sizce, otomobil sporlarında başarıyı yakalayabilmenin sırrı nedir?

Otomobil içinde Pilot (sürücü) ve Copilot (yardımcı sürücü) bulunur. Copilot, antrenman sırasında pilotun kendine yazdırdığı notları yarışma sırasında okur ve pilot aldığı bu bilgilere göre özel etapta otomobil kullanır. Diğer bir deyişle, yolun göremediği yerlerini, viraj ve tepe arkalarını gözünün önünde canlandırarak gider. Copilotun not okumadaki senkronizasyon başarısı, pilotun yeteneği, servis desteği ve otomobilin gücü ile birleşince alınacak dereceler de iyi olur. Tabii ki, değişen yol koşullarını da büyük ölçüde dikkate almak gerekir. Çünkü; insanın makine ile bütünleşerek doğa ile savaşımdır yapılan iş.

Ralli ile bir pist yarışı olan Formula arasındaki temel farklar neler?

Pist yarışları ile ralli arasındaki en büyük fark, doğa ile savaşmaktan kaynaklanır. Pist yarışlarının en fazla 15-20 virajına, durağanlığına, düzgün yol koşullarına ve yarı çapı 1 -1,5 km.lik bir alanda yapılmasına karşılık rallide, uzun ve zorlu yollar ile sürekli değişkenlik var. Örneğin aniden değişen hava koşulları, toprak yolun bir anda çamurlu yola dönüşmesi, önde giden otomobilin toprak bir yolda yapacağı tahribat…


Ne dersiniz, pist yarışları, doğada yapılan yarışlardan daha mı çok ilgi görüyor?

Otomobil yarışı denilince bir çok kişinin aklına öncelikle Formula 1 geliyor. Ancak bence rallinin sportif tarafı daha fazla.

Peki, neden giderek daha fazla spor sever Formula ile ilgileniyor?

Formula 1 giderek bir gösteri haline geliyor bugünkü tabloya baktığımızda. Kendine özel üretim otomobillerle yapılıyor. Dünya Şampi yonası’na katılan ekip ve sürücü sayısı kısıtlı. Öyle her isteyen giremiyor. Formula 1 Dünya Şampiyonası’na dahil bir yarışı, yerinde izleyenlerin sayısı yüzbinlerle, televizyon izleyicisi de milyarlarla ifade ediliyor. Rakamsal verilere baktığınızda futboldan sonra en fazla izlenen bir dal. Bir çok ülke televizyonu, sıralama turları dahil, yarışları naklen yayınlıyor. Dolayısıyla reklam geri dönüşü çok fazla. Turizme etkisi düzenlendiği ülkeye göre değişiyorsa da, ülke tanıtımı açısından fonksiyonu yadsınamaz.

Dünya Ralli Şampiyonası için neler söyleyeceksiniz?

Otomobil sporunun dünya çapında diğer önemli organizasyonları Dünya Ralli Şampiyonası (WRC - World Rally Championship) ve Avrupa Ralli Şampiyonası (ERC – European Rally Championship) denilen şampiyonalar. Bizim bu şampiyonalardan her ikisinde de birer yarışımız var; Türkiye Rallileri uzun bir süre ve olağanüstü emek harcanarak yer alabildi şampiyona programlarında.

Dünya Şampiyonası’nda kullanılan otomobillerin dış görünüşü normal otomobillere benziyor ama, diğer tarafları tamamen özel yapım. WRC (World Rally Car) diye adlandırılıyor bu otomobiller, ki çok kişi şampiyona ismi ile otomobilin türünü birbirine karıştırıyor. Aslında, Türkiye’de de otomobil sporlarının tarihi o kadar yeni değil…

Türkiye’de otomobil sporlarının başlangıcını Atatürk dönemine kadar götürmek mümkün. Batıda bu iş otomotiv sanayi kurulması ve gelişmesi ile ilgili olmasına karşılık, biz de her önemli kurumu toplumun önüne örnek olarak getiren o büyük insanın, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun –o zamanki adıyla Türk Seyyahin Cemiyeti- kurulması için gerekli girişimlerde bulunması ile başlıyor (1923). Reşit Saffet Atabinen Kardeş TTOK’nın ilk başkanı. O dönemlerde kısa ve eğlencelik diyebileceğimiz yarışlar yapılıyor. İlk yarış 1927 de Veliefendi Çayırı’nda. 1931 de İstinye Bayırı’nda yapılanı izleyenler arasında Atatürk de var… Bugün bazılarının eleştirdiği Türkiye Cumhuriyeti’nin o zamanki büyüklüğüne dikkati çekmek isterim. Bir tarafta dünyadaki ekonomik bunalım ve faşizmin ayak sesleri; öbür tarafta yapılan bir otomobil yarışı ve katılanlara destek olmak ve kutlamak için orada, halkın arasında bulunan bir Cumhurbaşkanı. Büyük adam olmak, büyük devlet olmak yolunda adım atmak kolay değil…

Son olarak size otomobil yarışçılarının gündelik hayatlarında nasıl otomobil kullandıklarını sormak istiyoruz. Yarışçılar gündelik hayatlarında, hızlı mı otomobil kullanıyorlar?

Bu konuda bir noktanın altını çizmek istiyorum. Yazılı veya görsel medyada zaman zaman çıkan haberler. “Rallici gibi gidiyor”, “…. Ralli yaptı” türünden. Bu haberlerde kastedilen kişiler keşke rallici olabilseler… Üzüntüm, trafik anarşistleri ile ralli sporu yapanların aynı kefeye konulmaları. Benim tanıdığım hiçbir rallici trafik anarşisti değil.


- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.