Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KUTSAL KÂSE VE FİLOZOF TAŞI  (Okunma sayısı 6465 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 10, 2010, 04:09:38 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay





20 yüzyılın çok ünlenmiş araştırmacı yazarları Michael Baigent, Richard Leigh ve Henry Lincoln’ün Türkçeye çevrilmiş olan “The Holy Blood and the Holy Grail” (Kutsal kan ve Kutsal Kâse) adlı yapıtlarında belirtilmiş olduğu üzere; Kutsal Kâse kavramı, aslında bir simge olarak “kutsal kan bağı” konusuyla özdeşleşir.

Buna karşın, kutsal kan bağından hiç söz edilmeksizin, bu simgenin başka kavramları nitelemek üzere de kullanılmış olduğu görülür. Simge aynıdır ama anlamlandırılması ya da yorumu farklıdır. Bunun gerekçesi de, bu simgenin nitelediği kavramı sadece belli bir soya özgü olmaktan kurtarıp, insanlığın tümüne mal etmektir.

Dolayısıyla bir simge olarak Kutsal Kâse, salt “kutsallık” yakıştırılmış bir kâse olarak kalmamıştır. Birçok ruhsal dönüşümleri, doğaüstü işleri sağlamaya yarayan bir gereç olarak nitelenmiştir. Neredeyse “Alâaddin’in Sihirli Lambası” gibi bir şey haline dönüştürülmüştür; üstelik kullanımı da o masalda olduğu gibi değil, sınırsız...

Orta Çağın ünlü Bavyeralı ozanı Wolfram von Eschenbach, dizelerinde, bunun aslında bir kâse ya da benzeri bir kap değil, bir taş olduğunu belirtmiştir. Kimi yerde buna “Cennet taşı” ya da “Cennetten inmiş taş” da denir. Hani Tevrat’taki anlatım uyarınca Yakup’un Babil’de gece başını dayayıp uyumuş olduğu taş gibi bir taş. Hatta bir başka öyküye göre Süleyman Tapınağı’nı inşa edenlerin, duvarları örerken kullanacakları taşları işlemek üzere seçmeleri sırasında bir türlü beğenmeyip ellerinden attıkları, sonra tapınağın kubbesini bağlamak üzere uygun bir taş aradıklarında gene onu bulup bu kez tıpatıp yerine oturttukları, tapınağın yıkılması sırasında da kubbenin tepesinden düşüp toprağa gömülen, bir daha hiç bulunamayan, böylelikle yitirilen “kilit taşı”.

İşte Kutsal Kâse, tüm bu varsayımsal taşlarla da özdeşleştirilmiştir. Böyle olunca sadece Hıristiyanlığa özgü kalamaz. Başka dinler ve inançlar da bundan payını alır. Nitekim bu kavram İslâm dinine de girer ve aynı taş Kâbe ile özdeşleşir. Muhammed’in Miraç olayı ile Yakup’un düşü arasında olağanüstü bir yakınlık, bir benzeşme vardır.

Bir de işin bir başka yönüne bakalım.

Bu varsayımsal taş, alşimistlerin (simyacıların) filozof taşı ile de özdeşleştirilmiştir. Hep birilerince bir rastlantı sonucu bulunur; sonra yitirilir; sonra da birileri onu aramaya girişir. Ne bu arayış sona erer ne de yitirilmiş taş ile ilgili yeni efsaneler.

Kimilerine göre; bu taş, herhangi bir nesneyi yoktan var edebilir. Her kim ona sahipse, “ölümsüzlük” elde eder.

Bu taş hastaları iyileştirir. Öyle ki, ölmek üzere olan bir kişi bu taşı sadece bir kez görse, en az bir hafta daha yaşar. Sağlıklı birisi görürse, bundan sonraki birkaç yıl boyunca tüm işleri ve ilişkileri hep yolunda gider.

Masonluğun anlatımlarını da etkilemiş olan alşimistlerin yazılarında şöyle bir sözcük dikkati çeker: Vitriol. Kimileri bu sözcüğün sülfürik asit anlamına geldiğini ileri sürer. Bence geçiniz!… Bence bu bir sözcük değil, bir kısaltma. Yedi sözcükten oluşan bir deyişin baş harflerinden oluşuyor yani onu “Vitriol” biçiminde değil asıl şöyle yazmak gerek: V.I.T.R.I.O.L. (Forumdaki üyelerimizden biri bu adı kullandığına göre; sanırım bu konuyu çok iyi hatta belki benden de iyi biliyordur. Katkısını rica edelim.)

Bunun üzerinde yapılmış olan birçok açıklama, birçok yorum var. Şöyle bir açılımı olduğundan söz ediliyor: “Visita Interiore Terrae Rectificando Invenies Occultum Lapidem”. Bu Latince deyişin dilimizdeki karşılığı bakımından da seçenekler var ama ben şunu benimsiyorum: “Yerin içini ziyaret et, orada düzeltilecek olan gizemli taşı bulacaksın”. (Bu bağlamda yanılabilirim. Çok iyi Latince bilenimiz varsa ve doğrusunu belirtirse sevinirim.)

Diyelim ki benim dediğim gibidir ya da aşağı yukarı doğrudur; o zaman bence bu deyiş, Alşimistlerin düşünce tarzını yansıtır.

Alşimistlere göre; “gizemli taş”, doğanın gizemi ya da tözüdür. “Filozof taşı” ile özdeştir. Ona erişebilmek için yerkürenin içine inmek ve oradaki ateşe ulaşmak kadar zor hatta olanaksız gibi görülen bir işe girişip başarabilmek için yılmadan çalışmak gerekir.

Bir başka açıdan “gizemli taş”, bir bakışta hemen görülemeyen, bilimsel yöntemle ve akıl yoluyla sürdürülecek bir çaba ile ulaşılabilecek “gerçek” kavramını temsil eder.

Kimine göre; yerin içinin ziyaret edilmesi, “bedensel ölümün kavranması ve bunun bilincine varılması” anlamına gelir. Bundan çıkarılması gereken sonuç da şudur: “Madde dünya yüzünde kalır; beden toprağa döner; ruh sonsuza kadar yaşar.”

Ben ise bunu pek benimseyemiyorum çünkü burada sadece bir taşın bulunmasına değil, onun düzeltilmesine ya da yenilenmesine, rektifiye edilmesine değiniliyor. Dolayısıyla bir simge olarak ortaya konulan bu taş, kesin ve değişmez değil, aksine değişebilir ve gelişebilir bir nitelik taşıyor; “insanın öz benliği” gibi bir şey.




Bir zamanlar bu Kutsal Kâse kavramı ve Filozof Taşı benim hayli ilgimi çekmiş ve bunların üzerinde yapılmış daha birçok yorum ve açıklamayı incelemiştim. Dolayısıyla aslında burada çok daha uzun anlatımlara yer verebilirdim. Ancak öyle yapmaktansa, konuyu bir özet olarak sunmak istedim. Katkıları ve geliştirmeleri forum üyelerine bırakıyorum.





ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 06, 2016, 12:31:03 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay

Benim de ilgimi çeken bir konu Filozof Taşı. Belki keyif için "As Above So Belove" isimli film izlenebilir. Hayli enteresan bir konusu vardı. Hatta konuyla ilgilenen kişiler izlediğinde filmin içinde bazı felsefik göndermeler olduğunu da görebilirsiniz. Tabi o göndermeleri anlamak için biraz düşünmek lazım. Yoksa filmi beğenmeyebilirsiniz.
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
19 Yanıt
14070 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2011, 01:24:04 ös
Gönderen: AMON RA
0 Yanıt
3595 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 08, 2010, 08:05:39 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
11913 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 27, 2010, 09:36:31 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3906 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 29, 2010, 10:28:28 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
5282 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 01, 2010, 10:12:25 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
7133 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 03, 2010, 09:05:11 öö
Gönderen: ceycet
13 Yanıt
12798 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2011, 01:08:39 öö
Gönderen: genius_md
9 Yanıt
8638 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 05, 2012, 01:56:49 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
4203 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 20, 2012, 12:53:43 öö
Gönderen: Genius Loci
10 Yanıt
9127 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 02, 2015, 05:54:28 ös
Gönderen: karahan