Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Adem'in Yaşadığı Dönem.......  (Okunma sayısı 13611 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 06, 2011, 11:42:17 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Ve (Allah) "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette iskân edin, dilediğiniz yerden de yeyin ve şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz." (dedi) (Araf, 19)
 
“Kur’ân kendisini tanıtırken Âyetlerinin bir bölümünün müteşâbih [mecâz, kinâye gibi sanatsal anlatımlı ve çok anlamlı]  olduğunu açıklamış olsa da, kimileri sözcükleri mutlaka hakikat manalarında kabul edip Kur’ân'ı buna göre anlama çabası göstermişlerdir…
 
(Birçoklarının) bu ağacı (yasaklanan ağacı) hakikat anlamıyla fizikî bir ağaç olarak kabul etmeleri, Kitab-ı Mukaddes’in bu konudaki anlatımıyla örtüşmektedir. Ne var ki, bu örtüşme klâsik anlayışı temsil eden bu kişilerin Kitabı Mukaddes'in etkisinde kaldıklarını düşündürmektedir:
 
Biz, "yasaklanan ağaç" konusunu tam olarak açıklığa kavuşturabilmek için, Âyette geçen şecer ve mâl sözcüklerinin kökenine inme ihtiyacı duyuyoruz:
 
Şecer, "bitki cinsindendir. Gövdesi üzerinde desteksiz duran bitkidir. Kış mevsiminde varlığını koruyan bitki"dir. Hicazlılar, buğday, arpa ve hurmaya şecer derler.  Şecer sözcüğü, "ihtilâf" Nisâ Sûresinin 65. Âyetinde "sarf etme" anlamlarında da kullanılır. Çünkü ihtilâfların ekserisi "mal" yüzündendir, en çok harcaması yapılan da "mal"dır.
 
Dikkat edilirse, Âyetlerdeki şecer sözcüğü ile 22. Âyetteki varaku'l-cennet ifadesi aynı anlama gelmektedir ve her ikisi de kısaca "mal, altın, gümüş, deve, arpa buğday ve hurma" demektir.  Dolayısıyla biz de şecer'i Hicazlılar gibi "mal" olarak anlayabiliriz.
 
Mâl sözcüğü Türkçeye Arapçadan gelmiş bir sözcüktür. Konunun iyi anlaşılabilmesi için bu sözcüğün de Arapçadaki gerçek manasını tespit etmek gerekmektedir.

Mâl, "tüm eşyadan sahip olunan şeyler" demektir.  Mâl aslında "altın ve gümüşten sahip olunan" demektir. Sonradan kazanılan, elde tutulan ve ayniyattan sahip olunan şeylere ıtlak olunur oldu. Arap’ın mâl dediği şey, ekseriyetle "deve"dir.

Kıssayı anlatan Âyetlerdeki ifadeler ve sözcüklerin gerçek manaları göstermektedir ki, Allah insanın mal tutkusundan uzak olmasını istediği için Âdem ve eşini mal düşkünü olmaktan menetmekte, İblis de Âdem ve eşini mal ile aldatmaktadır.
 
Nitekim Tâ-Hâ Sûresinin 120. Âyetinde İblis, Âdem'i ebedîleştirmek için onu    şeceretü'l-huld'a; mala [altına, gümüşe, deveye, arpaya, buğdaya, hurmaya ...]  yönlendirmiştir. Aslında "şeceretü'l-huld"a yönlendirme, İblis'in üçüncü iğvasıdır. Aşağıda, 20. Âyette görüleceği gibi İblis'in ilk iğvaları, melek [iradesiz varlık; robot]  yapılma ve    hâlid olma [hiç değişmeden aynı kalma]  üzerine olmuştur.
 
İblis'in Âdem'i yoldan çıkartmak için başvurduğu bu son iğva, akla hemen Hümeze Sûresindeki 2–3. Âyetleri getirmektedir:
 
(Hümeze:2–3) O ki malı toplayıp ve malının gerçekten kendisini ebedîleştirdiğini sanarak onu tekrar tekrar sayandır. 
 
Netice olarak; bize göre gerçekte ne böyle bir olay cereyan etmiştir, ne de ortada herhangi bir ağaç vardır. Çünkü Âyetlerde temsil tekniği kullanılmış olup her şey temsili olarak anlatılmıştır. Yüce Allah mesajını Âdem, Âdem'in eşi ve İblis arasında geçen temsili bir olay üzerinden iletmiştir. Bu temsilin sahnesi cennet [yeşil bir bölge];  sahne dekoru ise şecer’ [mal; altın, gümüş, arpa, buğday, hurma, deve]  dir”.
 
     Tarihin ilk dönemlerinde doğa bütün insanlara açıktı. İnsanlar doğada çalışmaları ve çabalamaları neticesinde kendilerine gerekli bitkisel ve hayvansal ürünleri elde ediyorlardı. Toplayıcılık ve avcılık yapıyorlardı. Ta ki tarımsal üretime geçilene ve hayvanları ehlileştirene dek. Tarımsal üretim ve hayvanların ehlileştirilmesi insanın doğa üzerinde daha önce sınırlı olan hakimiyetini tam bir hakimiyet haline getirmiştir. Doğa karşısında elde edilen bu kesin zafer insanların mülkiyet iddialarının da keskinleşmesine neden olmuştur. Eken biçen ya da besleyip yetiştiren, toplayıp avlayandan daha keskin bir mülkiyet hakkı elde ettiğini düşünmüştür. Çünkü toplanmadan ve avlanmadan önce bitki ve hayvanlar üzerinde bir mülkiyet söz konusu değildir. Bunlar doğada serbest haldedir ve insanlar becerileri ve çalışıp çabalamaları oranında bunlara sahip olmaktadır. Oysa ki şimdi tarımsal üretim toprak parçası üzerinde hakimiyeti ve ehlileştirmek ise hayvanlar üzerindeki hakimiyeti açıkça ortaya çıkarmıştır. Adem kıssasında geçen şecer kelimesinin mal; altın, gümüş, arpa, buğday, hurma, deve  olduğunu söylemiştik. Buradan hareketle, Adem’in yaşadığı dönem olarak, tarımsal üretime geçilen, hayvanların ehlileştirildiği ve madencilik yolu ile altın ve gümüş gibi madenlere ulaşıldığı dönemleri görebiliriz. Tarımsal üretim ve hayvanların ehlileştirilmesi sonucunda ihtiyaçtan fazla üretim gündeme gelmiştir. Mantıksal olarak Adem’in toplayıcılık ve avcılık döneminde yaşamış olduğu düşünülemez. Bu dönemde doğada serbest halde bulunanı biriktirmek ve istiflemek mümkün değildir. Ancak ihtiyaç kadarı toplanır, avlanır ve tüketilir. Oysa ki Adem Kur’an’dan da anlaşılacağı üzere mal sevgisine yenilmiş, biriktirmiş ve istiflemiştir. Bu da ancak ihtiyaçtan fazla üretimin olduğu bir dönemde söz konusu olabilir. İhtiyaçtan fazla üretim ise yerleşik tarım ve hayvanların ehlileştirilip üretilmesi ile mümkündür. İhtiyaçtan fazla mal üzerinde hak iddia etmek ve mülkiyet iddiasında bulunmak ise Kur’an’ın en çok eleştirdiği konulardan biridir. Gerek tarımsal üretim, gerek hayvanların ehlileştirilmesi, gerekse altın ve gümüş madenleri nedeniyle mülkiyet duygusunun hat safhaya çıktığı bu dönemler, insanın arzu ve istekleriyle de büyük bir savaşa başladığı dönemdir.( Alıntıdır )


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
 

Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Mayıs 06, 2011, 12:59:09 ös
Yanıtla #1

sayın oasis,
çok güzel bir paylaşım, teşekkürler.
Kutsal kitapları bu şekilde Türkçe açıklayan bir site, kitap yada benzeri kaynak bulabilirmiyim ?
Özellikle Tevrat'ı arıyorum
sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Mayıs 06, 2011, 01:22:55 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Sayın oasis, yazı için çok teşekkür ederim. Demek ki Dinlerin faydaları,şeytan ayetleri yazım değişik şekillerde destek görebiliyor. En azından bazı bölümlerine itiraz edilemeyeceği ortaya çıkıyor. Sağolun, varolun.

Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Ekim 05, 2011, 06:46:43 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 187
  • Cinsiyet: Bay

O zaman ortada temel bir problem var .Allah temsile ihtiyaç duyuyorsa gerçeği oluşturmaya gücü yoktur.
Gerçeği oluşturmaya gücü olmayan Allah olgusu olamayacağına göre bu sizi Kuranı Kerimin bir insan yapıtı olduğuna götürür ki buda islama aykırıdır.

Ayrıca neden ayetlerin mutlaka tek anlamlı olması gerektiği gibi bir kısıtlamaya sahipsiniz?

Sizin yürüttüğünüz mantıkla hareket edersek cennet=yeşil alan yani dünya o zaman insanlar öldüğünde tekrar bu dünyada yaptığı amale göre yeşil alanlarda tutulacak ?

Çelişki



Ekim 05, 2011, 09:02:18 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Selamlar,
makalenin yazari "Mantıksal olarak Adem’in toplayıcılık ve avcılık döneminde yaşamış olduğu düşünülemez."diyor. Bunu ben söyle anliyorum, ya Kur-an"in yazari tarihleri karistirdi diyecegiz ki diyemeyiz, zira bu Tanri"ya hakaret olur, yada aslinda Adem diye birisi yoktur bu yalnizca Tanri tarafindan hayali olarak "yaratilmis" bir hikeyedir, ozamanda bizim Adem ve Havva"dan geldigimiz dogru olmaz ki buda demin söyledigim sonuca var .

Saygilarimla


Ekim 06, 2011, 01:34:13 öö
Yanıtla #5
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay

Adem ve Havvanın mezarı nerede?
Saygılarımla


Ekim 06, 2011, 02:20:36 öö
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Sayın oasis,

Dinsel kitapların insanoğlunun yaratılış hikayelerini Baz alırsak, sayısız zırvalığa rastlarız. Bunların hiçbirine de cevap verebilecek bir ulema yoktur. Çünkü gerçeklik payı yoktur…

Tanrı, Adem ve Havva’yı Cennette yaratmış ve sadece bir meyveden yememeleri konusunda sıkı sıkıya uyarıda bulunmuş. Sayısız Rızklarla donatılmış Cennetten söz ediyoruz!

Peki, Koca yaratıcının o muhteşem gücünü, yarattığı meleklerini, şeytanlarını, evrenini gören, meleklerin kendisine ibadet etme şerefine bile nail olan bir Adem, nasıl oldu da eşinin böyle aptalca bir hata yapmasına seyirci kalabildi.

 Yoksa suçlu Havva mıydı? Peki, suçlu sadece Havva ise bu ayet ne anlama geliyordu!

Bakara30
Hani Rabb’in meleklere;
'Ben yeryüzünde dünya düzeni kurmaya, ilâhi hükümleri icraya, yeryüzünü imâra yetkili halifeler hazırlayıp yerleştireceğim' demişti. Melekler:
'Orada bozgunculuk yapacak, karışıklık çıkaracak, kan dökecek birilerini mi hazırlayıp yerleştireceksin? Oysa biz sana hamdederek zikrediyor, seni tesbih ediyoruz. Senin kutsallığını biliyor, kabul ediyor, Seni takdis ediyoruz' dediler. Rabbin:
'Ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum' buyurdu.
 
Melekler haklımıydı yoksa? Tanrı insanı yaratmakla büyük bir hatamı yapıyordu?

Peki, ya İblis! Kendisini bile yaratan O eşsiz yaratıcının defalarca uyarmasına rağmen neden Adem’e itaat etmedi acaba…

Biz kanalizasyonda  pırlanta mı arıyoruz acaba!



Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ekim 11, 2011, 04:28:32 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 187
  • Cinsiyet: Bay

Sayın agnusdei,

Belirttiğiniz konu üzerine düşüncelerimi paylaşmak isterim.Bu düşüncelerim sorgulamalarınıza eleştirilerinize ve katkılarınıza açıktır.Tabiki tüm üyelerinde.

Ayetleri yorumlarken evrendeki düşüncelerimizle yorumladık.Peki ayetlerin içeriği evrenimizle mi ilgili ?

Hayır. Birebir Allah ile ve evren dışı bir amaç ile ilgili.

O zaman bu iki ayeti yorumlarken Allahın özelliklerini ve kendisinide göz önüne almamız gerekir.

Her olay zamandan bağımsız olarak Allahın bilgisinde dahil olduğuna göre (farklı bir durumda Allah tanımı çelişkiye uğrar)
aslında yaşanılacak olan her olay Allahın bilgisinde bellidir.Sadece evrende yaşanmasıyla Allahın bilgisi tecelli bulur.

Bu bakış açısıyla düşündüğümüzde yaşanılan olayların sadece görünen yüzü değil Allah ile birebir ilgili bir boyutuda olduğunu görebiliriz.

İçinde yaşadığımız muazzam nedensellik havuzu içerisindeyken yaşamı tadıyoruz acaba insanlığın amacının bazı olaylarla nedene bağlanabileceğini neden dışlıyoruz ?

Saygılarımla


Ekim 11, 2011, 08:18:56 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay



(I):’Ayetleri yorumlarken evrendeki düşüncelerimizle yorumladık.Peki ayetlerin içeriği evrenimizle mi ilgili ? Hayır. Birebir Allah ile ve evren dışı bir amaç ile ilgili’

(A)Ayet’lerin içeriği Evren’imizle ilgilidir. Aksi yönde tek bir ayet bile gösteremezsiniz. Çünkü yok…


(I):‘O zaman bu iki ayeti yorumlarken Allahın özelliklerini ve kendisinide göz önüne almamız gerekir.’
(A):Yorumladığım ayet sayısı iki değil, bir taneydi. Bakara:30.
Aslında bu ayet tek başına bile 14 asırdır dünyanın başına musallat edilen Kuran’ı çürütüyor.
Ayete göre; İnsan, yaratılmadan önce Dünya zaten vardı.
Cennet Dünyadaydı ve Adem, kaburga kemiği(Havva) ile beraber dünyaya indirilecekti.
 Hata yapacakları, bozguncu olacakları, Allaha karşı gelecekleri ve…Kan dökecekleri zaten başından beri belliydi…
Ayrıca, Allahın korku salmaktan başka hiçbir özelliği olmadığı için değerlendirmeye bile gerek yok…


(I):‘Her olay zamandan bağımsız olarak Allahın bilgisinde dahil olduğuna göre (farklı bir durumda Allah tanımı çelişkiye uğrar)’

(A):Allah, hatta mahiyetindekiler bile asırlardır çelişiktedirler zaten.


(I):aslında yaşanılacak olan her olay Allahın bilgisinde bellidir.Sadece evrende yaşanmasıyla Allahın bilgisi tecelli bulur.’
(A): Doğrudur, Allah tarafından indirildiği iddia edilen ayetlere göre, her olaydan haberdardır.

     
(I):İçinde yaşadığımız muazzam nedensellik havuzu içerisindeyken yaşamı tadıyoruz acaba insanlığın amacının bazı olaylarla nedene bağlanabileceğini neden dışlıyoruz ?’

(A):Sizin vurguladığınız Tanrısal Nedenesellik üzerinden ele aldığımız zaman; sonuç her ne olursa, ya da her ne olacaksa olsun. Allah, kesinlikle Sadist’tir.

Odun'u insan olan bir cehennem yaratmış, ve Hiç sevmediği insan'ı sürekli dehdit ederek kendisine kölelik yaptıran bir Allah...
Saygılarımla…
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ekim 11, 2011, 08:53:57 ös
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 187
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Agnusdei mesajımı yazarken bir kaç ayet aktarıp sonra kaldırdım o yüzden bir karmaşa oluşmuş.Umarım bu mesajımla bu karmaşayı ortadan kaldırırım.

Mesajımda ayetler ve iki ayet olarak bahsedilen sizin yazdığınız ayettir.

A:Ayet’lerin içeriği Evren’imizle ilgilidir. Aksi yönde tek bir ayet bile gösteremezsiniz. Çünkü yok…

Benim kastım sizin belirttiğiniz bakara 30 ile ilgiliydi.Ancak Allahın kelamı olduğu belirtilen her söz evren üstü bir değere sahiptir ve evren ölçülerinde yorumlanamaz.

A:Cennet Dünyadaydı ve Adem, kaburga kemiği(Havva) ile beraber dünyaya indirilecekti.

Cennetin dünyada olduğu ile ilgili kanıtınızı sormak isterim.Diğer söylediklerinizide Allahın bilgisi kıymetinde değerlendiriyorum.

Sadistlik kavramı insanın ürettiği bir kavramdır. Bugün 1000 yıl öncesindeki yapılan cerrahi yöntemler sizin için sadistlik olabilir.
Bugün yapılan ameliyatlarda gelecekte sadistlik olarak değerlendirilecek.Gördüğünüz gibi sadistlik kavramı günün koşullarına göre hatta yere ve insanlara göre değişiyor.Yani aslında insana özgü bir sıfat.Siz baştada belirttiğim gibi bu evrene ait olan değerlerle evren üstü değerleri değerlendiriyorsunuz.Bu sadistlik sıfatıda bunun bir örneğidir.

Saygılarımla






 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4388 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 01:50:29 öö
Gönderen: Fraternis
1 Yanıt
4034 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 23, 2007, 03:11:46 ös
Gönderen: ES
0 Yanıt
2687 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2013, 04:21:46 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
7094 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 09, 2013, 07:12:43 ös
Gönderen: Melina
11 Yanıt
6285 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2014, 11:39:06 öö
Gönderen: mbulut