Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: YAHUDİ DÜNYASINDA ROMA EGEMENLİĞİ - 1  (Okunma sayısı 3728 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 06, 2010, 06:16:07 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

   
   
   
   
   

   M.Ö. 1. yüzyılda Yahudiye Kralı 2. Hyrcanus’un Idumaea kökenli başbakanı Antipatros ve seçkin Yahudi aileleri, iç savaşın acılarını yaşamaktansa Roma’nın koruması altına girmeyi yeğlediler. O tarihlerde yeni ve giderek yükselen bir güç olan Roma’ya yardım çağrısında bulunuldu ve Suriye’yi fethetmiş olan konsül Gnaeus Pompeius’un koruması altına girildi.
   
   Kudüs, 2. Hyrcanus’un kardeşi olan ve tahtta hak güderek Roma korumasını yadsıyan Aristobulos’un elindeydi. M.Ö. 63 yılında Aristobulos, Roma’ya karşı isyan bayrağını açtı.
   
   Pompeius’un lejyonları, üç aylık bir kuşatmanın ardından Kudüs’ü ele geçirdi. Pompeius ve adamları, başhahamın kimsenin girmesine izin vermediği o kutsalların kutsalı sayılan yere girdiler, içindekileri gördüler. Böylece tapınak “kirlendi”, tüm değerli ve kutsal avadanlıklar yağma edildi. Çatışmalar sırasında Romalılar pek az kayıp verirken, 12 bin Yahudi öldü. Yahudi tarihçi Josephus’a göre; bu can kaybı, Pompeius’un askerlerinin tapınağı kirletmesi kadar büyük bir felâket değildi. Dönemin felâketleri arasında hiçbiri, bu ulusu, o güne dek tüm gözlerden saklanan kutsal yerlere yabancıların girmesi kadar sarsmamıştı. (O da öyle diyecek elbette sanki o tarihte doğru dürüst bir tapınak varmış gibi.)
   
   Kudüs’ün işgalinin ardından Pompeius, eski Yahudiye Kralı Hyrcanus’u başhamam olarak tanıdı ve bu ülkenin genel valisi olarak da eski başvezir Antipatros’u atadı. Antipatros, büyük oğlu Phasailos’u Yahudiye, küçük oğlu Herodes’i ise Galile valisi olarak görevlendirdi.
   
   Tutkulu bir kişi olmasına karşın iyi bir yönetici olan Herodes, Akdeniz’in doğusunda Hayfa ile Yafa arasındaki kıyıya Caeserea adlı bir kent (Horbat Kesari) ve Kudüs’e de Antonia adlı yeni bir kale inşa ettirdi. Bununla da yetinmeyerek, Masada platosundaki kaleyi genişletip güçlendirdi; Arabistan’a bakan tepelere de kendi adını taşıyan bir başka kale daha yaptırdı.
   
   Romalıların koruyuculuğu altında gelişen Yahudiye eyaletinin zenginliği kadar, Yahudilerin dinlerine ve geleneklerine büyük bir tutkuyla bağlı oluşları, kendilerini “Tanrı’nın seçilmiş kulları” olarak tanımlamaları, komşu putperest halkların kin ve nefretini üstlerine çekiyordu. Yahudilerin dinsel inançlarına ne denli tutkuyla bağlı olduğunu, kendisi de dönme bir Yahudi olan Flavius Josephus “The Jewish War” (Yahudi Savaşı) adlı tarih kitabında şöyle anlatır: “Tapınaktaki Yahudi direnişinin son kalıntılarını bastırmaya çalışan Pompeius, Yahudilerin sarsılmaz direnişleri, özellikle de, ok yağmuru altında bile dinî ayinlerini sürdürmeleri karşısında hayrete kapılmıştı. Sanki kente derin bir huzur egemenmiş gibi, Tanrı onuruna günlük, kurbanlar, ölülere yapılan adaklar ve diğer tüm ibadetler titizlikle sürdürülüyordu. Tapınak ele geçirilip mihrabın etrafında boğazlanırken bile günlük ayinlerini terk etmediler.”  
   
   Yahudilerin içe kapanık yaşamları, yabancı uluslarla temasın kendilerini “kirleteceği” biçimindeki ön yargıları düşmanlarını çileden çıkarıyordu. Artık Filistin sınırları dışına da taşmışlardı, Helen-Roma dünyasının büyük kentlerinde ve Pers kentlerinde önemli boyutta Yahudi toplulukları oluşmuştu. Pagan kültlerine ve törenlerine katılmama konusundaki direnmeleri, pek çok filozofun ve üst düzey yöneticinin dikkatini çekmiştir. Cicero, ünlü “Pro Flacco” (Flaccus Savunması) adlı yapıtında, kabile halinde yaşamalarından ve hak etmedikleri bir nüfuz sahibi olmalarından söz eder. Tarihçi Tacitus da “Historia” (Tarih) adlı yapıtında insan sevmezliklerini şöyle anlatır: “Diğer tüm halklara karşı yalnızca nefret ve düşmanlık besliyorlar. Yemeklerini ayrı yiyor, ayrı uyuyor ve ırk olarak şehvete eğilimli olmalarına karşın, yabancı kadınlarla ilişkiye girmekten kaçınıyorlar. Fakat kendi aralarında hiçbir şey gayrimeşru değil.”
   
   Tacitus’un bu söylemlerindeki gerçek ya da gerçek dışılık bir yana; tarihçinin, yaşadığı döneme egemen olan tipik Romalı bakış açısını yansıttığı söylenebilir.
   
   Sonraki yıllarda, Yahudilerin içlerine kapanık bir toplum olma özelliklerine eleştiri getirmek isteyenler, onlar için kulanılan en az aşağılayıcı olan sözcüklerden birisi olan “mizantropik” (insanlardan kaçan) sıfatını yakıştırdı.
   
   Kuşkusuz gerek Antik Çağda gerekse sonraki yüzyıllarda Yahudiler için kullanılan aşağılayıcı deyişler çoğaldıkça çoğaldı. Örneğin Antik Çağda Yahudilerin eşeklere taptığı, tapınaklarında eşek kafası bulunduğuna ilişkin söylenceler de ortaya atıldı ki, bunun kökeni M.Ö. 2. yüzyıla kadar gider. Bu söylence, Apollonius Molon’un bir yapıtında yer almış, ondan alıntılayarak Demokritus, Posidonius, Apion, Plutharkos ve Tacitus da yapıtlarında bu iddiayı işlemişlerdir. Aslında bu yazarlar Yahudilerin bu tür nesneler bir yana, resimlere bile tapmadığını çok iyi biliyorlardı ama konu bir ulusu aşağılama olunca, gerçekleri bir yana bırakıyorlardı.
   
   Pompeius’un askerlerince kısmen yıkılan (aslında zaten bir harabe durumunda olan) tapınağı yeniden yaptıracağını müjdeleyen Herodes’in bu söylemi, uyruklarınca ciddiye alınmadı. Herodes, dönme bir Yahudi olması nedeniyle gerçek Yahudi kanı taşıyan uyrukların gösterdiği güvensizliği boşa çıkardı. Eski tapınağın temellerini güçlendirip, yapıyı yepyeni ve görkemli bir hale getirerek, M.Ö. 20 yılında yeniden tapınmaya açtı. (Aslında o tapınak Herodes öldükten çok daha sonra bütünüyle bitirilebildi.)
   
   Bir yandan yaşadığı aile içi trajediler, öte yandan Tanrı’nın “seçilmiş kavmi”ni pagan egemenliğiyle uzlaştırmak gibi olanaksız bir görevi üstlenmesi, zaman içinde Herodes’i acımasız bir tirana dönüştürdü. Filistin’deki karışıklıklar, örneğin M.Ö. 7 yılındaki bir sayım sırasında “Hasidim” adlı sofu bir tarikatın devamı olan Ferisilerden altı bin kişinin Roma İmparatoru Augustos’a bağlılık yemini etmeyi reddetmeleri, bardağı taşıran son damla oldu.
   
   Bu arada Yahudi geleneğinin öncüleri olarak ün kazanmış iki hahamın kırk kadar yandaşı, Herodes’in tapınaktaki büyük kapının üstüne yerleştirdiği altın kartalı -onlar bunu put sayıyor ve altın buzağıya benzetiyordu- kaldırmak amacıyla çatıdan halat sarkıtarak aşağı indiler. Bunun üzerine iki haham tutuklandı ve Herodes’in buyruğuyla yandaşları ile birlikte yakıldı.
   
   Tüm bu olaylar isyanın patlamasına ve Herodes’in M.Ö. 4 yılında ölmesi de isyanın genişlemesine neden oldu. Onun ardından gelenler isyanı bastırmakta başarılı olamayınca, İmparator Augustos, Yahudiye eyaletini yönetmek üzere “procurator” adı verilen bir vali atama yolunu seçti. Bu göreve önce Coponius, ardından Valerius Gratus ve son olarak da 26 yılında İsa’yı çarmıha göndermekle ünlü Pontius Pilatus atandı. İmparator Augustos, bu düzenlemelerin Yahudiye’ye dinginlik getireceğini sanıyordu ama boşuna!...
   

   
   
   
   
Ben bu aktarımı kolayca bitirebileceğimi sanmıştım ama hiç de öyle değilmiş meğer. Sanırım bir sonraki bölümde hatta daha sonra bile devam etmem gerekecek. Çünkü bu aktarım Yalçın Kaya’nın “Batı’nın İki Yüzü” genel başlıklı dört kitaplık serisinin ikincisinden yararlanma suretiyle yapılıyor. Ancak elbette tıpatıp değil. Değerli araştırmacı yazar, bu konuya kitabının sonraki bir bölümünde bir başka başlık altında devam etmiş. Ben ise bu bölümün başlığını kullanmayı sürdüreceğim konu dışına çıkılmadığı sürece.
   
Ancak bu arada yapmam gereken bir şey daha var kuşkusuz. Size bu kitabı tanıtmalıyım. Daha önceden yapmam gereken bu işi bu yazı dizisine devam etmeden önce yapacağım. Elbette ilgilenenler ve bir de ille de kaynakça soranlar için. Bakın, işte burada kaynakça rahatça verilebilir, verilmelidir de çünkü bu kitabı okumak isteyenlerin piyasada bulma şansı var.






ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 07, 2010, 02:08:13 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Ben şu sözünü ettiğim kitabın tanıtımını yapmamış olduğumu sanıyordum. Meğer yapmışım.

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=8978.0

İsteyenler bu linke bakabılır. Ben de bir diğer başlık altında konuya devam edebilirim.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
43 Yanıt
32799 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 30, 2007, 11:06:15 ös
Gönderen: shemuel
8 Yanıt
4566 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2007, 03:09:14 ös
Gönderen: Hamlet
YAHUDİ HAZARLAR

Başlatan shemuel « 1 2 3 4 » Yahudiler

36 Yanıt
26146 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 10, 2008, 12:14:50 öö
Gönderen: blossom
2 Yanıt
8616 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2007, 09:59:57 ös
Gönderen: shemuel
3 Yanıt
9323 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 24, 2009, 10:20:10 ös
Gönderen: degas
2 Yanıt
16417 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2013, 11:56:06 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2453 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 08, 2010, 06:21:37 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3628 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 10, 2010, 02:38:06 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3373 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 11, 2010, 04:22:20 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7997 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 13, 2012, 11:36:59 öö
Gönderen: gnothi