Konuyu Mu ve Atlantis'e götürdüğümüzde, önce bu eski varsayımsal uygarlıklar hakkında pek az şey bildiğimi söylemeliyim. Ancak şunlar önemli: Bir kere bu uygarlıkların tarihteki varlık dönemleri aynı değil; birazcık ötüşüyor ama Mu daha eski, Atlantis daha yeni. İkincisi coğrafi yerleşimleri çok farklı. Üçüncüsü Mui bir kara ülkesi, Atlantis ise deniz; bu nedenle insanları arasında da çok fark var. Nitekim bu nedenle Atlantis'teki insanların Mu toplumunun bazı uygulamalarını taklit etmeye, onlara beinzemeye ya da onların yaptıklarını yapıp daha üstün bir uygarlık düzeyine gelemye çalıştıkları da söylenir. Languedoc'taki beşgenler de Mu'dan alınmaymış. Elbette hiç kimse neden bu beşgenlerin uçlarında birer tepe olduğunu sormadı. Anlaşılan ilgi çekmedi de ondan.
Paskalya Adası ile bağlantılı önemli bir noktaya değinmemiş miydim?... Oradaki megalitler, bu adanın malı değil. Bu taşlar bir başka yerden getirilmiş. Üstelik bunlar som taş; çoks iri ve homojen kayalardan çıkarılmış figürler. Bu figürleri çıkarabilmek için taşın kolay işlenir bir taş olması gerek; bir diğer deyişle volkanik artık. Tıpkı Kapadokya'daki kütleler gibi. Böyle olunca, Paskalya Adası'nın bugün bulunduğu çevrede çok eski çağlarda bir kıta bulunduğunu ve sonra meydana gelen bir jeodlojik olayla bir çöküntünün oluştuğunu düşünmek olanaklı. Doğrusu bunu araştırmadım. Bir başka nedenle böyle bir araştırmayı İzlanda için yapmıştım; orada çöküntü olayı çok daha belirgin ama öyle çok eski tarihlerde değil.
Çok da fazla yardımcı olamadığımın farkındayım. Bunun nedeni de benim ilgi alanımın bu kadar olması. Üzerine daha çok gitmedim. Belki o listedeki kaynakları araştırırsanız, daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Üstelik o kaynakların da yan kaynakları var. İlgilenen, özellikle İnternet'te çok bilgi edinebilir.
Sevgiler.
Kayıp Kıta
Mu (lemuria) ve
Atlantis hakkında başka bir başlık olsa da bu başlıkta da irdelendiğinden ve benim değineceğim konu da
coğrafyada geometri olduğundan bu başlığa yazıyorum.
Sayın Adam gerçekten değerli araştırmalar yaparak bizi bilgilendirmiş (ben ancak okuyabildiğim için 'miş' diyorum) ve emek vererek görseller ile zenginleştirerek konuyu detayı bir şekilde aktarmış.
Bu güzel çalışma bana
Robert Bauval ve Adrian Gilbert 'ın 1994 yılında ”
The Orion Mystery ” (Tanrıların Evi Orion’da) adı ile yayınlanmış olan Eski Mısır medeniyeti ve halkının Orion (Avcı) Takımyıldızından gelen ziyaretçilerden ortaya çıktıklarını savundukları kitaplarını hatırlattı. Gilbert ve Bauval takdir edilecek bir buluş yapmışlardı. Üç büyük piramit Orion Takımyıldızının kemer kısmını oluşturan üç yıldız ile aynı konumda ve oranlı uzaklıkta olduklarını fark etmişlerdir ki, bu fikir Mısır bilimcileri tarafından da kabul görmüştür.
Benim fikrim bu ilginç coğrafi geometrik düzenlerin bir şekilde zodyak ve takım yıldızlarla özellikle de
-
Orion Takım yıldızı (avcı)
-
Boğa Takım yıldızı (taurus)
-
Pleiades takım yıldızı (M45) (bu yıldız hakkında
alcyone başlığına yazdığım yazıyı da okumanızı tavsiye ederim)
ile
Sirius yıldızıyla bağının olması muhtemeldir.
Kayıp kıtalar Mu (lemuria) ve Atlantis'in de, dünyanın eksen kaymasının da, Mars ve Jüpiter arasındaki asteroid kuşağının da bu konuyla yakından ilgisi olduğunu düşünüyor ama konu dağılmasın diye burada Sayın Adam ve diğer üyelerin yorum yapması için ara veriyorum.
Ek: James Churchward, Kayıp Kıta Mu ile ilgili yazdığı kitaplar ile ilgili araştırmasına görevli olduğu Tibette bulduğu tabletlerin izini sürerek sonunda benzerlerini Meksikada da bulduğu zaman başlamıştı. (aynı dil ve şekillerdeki tabletler)