Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tefekkür Halinde Düşünme  (Okunma sayısı 1872 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 22, 2016, 04:12:20 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 123
  • Cinsiyet: Bay

Merhaba,

Tefekkürü anlam olarak,Makrodan Mikroya ; atom parçacıklarından , aklınıza gelebilecek herşeyi , insanın kendi iç benliği ile Tanrı'yı derin bir şekilde düşünme hali şeklinde açıklayabiliriz.

ancak bu derin düşünme haline erişebilmek için herkesin kendine göre uyguladığı elbette bir takım şeyler vardır. tam konsatrasyona ve kendi iç benliğine doğru yolculuğu başlatmak adına nasıl bir düşünme sistemi geliştirmeli insan ?

nasıl bir sistematik yol izlemeli ?

fikirlerinizi ve uygulamalarınızı paylaşabilirsiniz.

Saygılarımla,


“Gerçek her zaman hakimdir ve üstündür; Kim onu sahiplenme cesaretini gösterirse, o üstün gelir… Çünkü zaman gerçekten yanadır…”


Ekim 22, 2016, 06:45:33 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Tefekkür zaten düşünmenin Osmanlıcasıdır. Bunun sonucu fikir yani düşüncedir.
Bunun da Tanrı ile bir bağlantısının olmasın gerekmez; yoktur da.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ekim 22, 2016, 07:38:54 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 123
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam ,

Yazımda Tanrı ile bağlantılıdır şeklinde bir zorunlu ibare takdir edersiniz ki kullanmamış bulunmaktayım.
Tefekkür olarak burada daha derin sizlerin de daha da iyi anlayacağı şekilde ezoterik olarak bahsetmek istedim.yani daha derin bir düşünüş halinden bahsediyorum.

Bilge kişiler de tefekkür halinde idi , Peygamber efendimiz de Hira dağında ilk vahiy geldiğinde tefekkür halindeydi.

Sadece düşünmekten bahsetmiyorum.

Saygılarımla,
“Gerçek her zaman hakimdir ve üstündür; Kim onu sahiplenme cesaretini gösterirse, o üstün gelir… Çünkü zaman gerçekten yanadır…”


Ekim 23, 2016, 01:27:50 öö
Yanıtla #3

  Düşünme eylemi hangi konu doğrultusunda yapılmak isteniyor ise, ilk geçmiş bütün kaynaklar incelenmelidir.Öğrenme eylemi ile beslenmeden direk tefekkür etmeye kalkan "AKIL" tabiri caiz ise; "kayış kopartır" vahiy'de alabilir,başka durumlarda oluşabilir.Bilginin kıt olduğu çağlardaki direk AKIL ile tefekkür eden zihinler, bizleri bitmek bilmez soyut vahiyleri ile şimdi... ve tahminen gelecek çağların nesillerinide boğmaya devam edecektir.

 Tefekkür ile ulaşılan bilgi genellikle daha önce ulaşılmış bir bilgidir.Hatta cok kez karşınıza cıkmıştır, ama o an önemsenmediği için gözden kaçmıştır.Ben keşfettim algısı coğunluk ile yanlıştır.Bu durum yine kayış koparma sonucu doğurabilir :) :) :)

  Teslim olmak ile teselli olmak arasındaki bağ; tam ve somut bilgi edinmeden sade akıl ile tefekkür edenlerin yaydığı hurafeler bütününe,kendini kaptıran toplulukların bakış açısı ile doğru orantılıdır.

  Eski çağlar nispeten AKIL yürütme çağları idi; Yanında BİLGİ az oranda olduğundan kayışı kopartanlar çoğunlukları düşünceleri ile esir alıyordu.
 
 Şimdiki çağda; EZBER,BİLGİ,ZEKA temelli eğitim,kişi ne oranda ve ne konuda ezberi var ise o konuda iş ve konum sahibi olması üzerine işliyor."Sorgulama ve akıl yürütme" devlet sistemlerine pek cazip gelmiyor sanırım.

 Bu durumda ve yaşadığımız bu çağda doğal olarak 2 sorun ortaya çıkıyor:

 Sadece ezberlemeye alışmış bir zeka topluluğu; mevkileri ne olursa olsun.Direk AKIL yürütmeye alışmış bir İlkokul mezunu tarafından bile,güdüle bilicek,hurafi vahiylere inana bilecek kıvama gelebiliyor.Zaten direk akıl yürütenlerin durumu ise bellli.

 Bütün bu durumlardan cıkan ortak nokta ise: Aslında tek yolun, "ilim ve akıl" eksenlerini eş güdümlü gelştirme yolunun seçilmesi gerektiği gibi gözüküyor.Tefekkür,bütün bu kavramlar zihinde mevcut iken,aslında hiç bir şey düşünmüyoriken gercekleşe bilir.Cevrede ve zihinde uyarıcı bir etki bulunmamalı.

Bence: "Bilgiden yoksun bir aklın ulaştığı aydınlanma,kişinin aslında deliliğinin kendi sınırlarındaki esaretidir".
 
Yazdıklarım, "Ruh'un ölümsüzlüğü ve saf gerceklik nedir?"sorularına, bireysel edindiğim cıkarımları içermez.
« Son Düzenleme: Ekim 23, 2016, 02:08:09 öö Gönderen: Tik-Tak »
Sen Özelsin


Ekim 23, 2016, 08:45:56 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Efkarlı mütefekkirlere muvafakatlı muvaffakiyetler temennisiyle mütenevva.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ekim 23, 2016, 09:03:04 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 123
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Adam,

Normal şartlarda bu şekilde direk kişisel eleştiri yapmaktan kaçınırım ancak,her konuya kendi yüksek egonuzdan mütevellit ve herşeyin göreceli bir kavramı olmasına karşın sanki net ve kesinmiş gibi cevap verdiğiniz için foruma insanın ne giresi , ne de bir şey paylaşı geliyor.

Ayrıca Osmanlı topraklarında yaşamıyoruz , modern Türkiye de yaşıyoruz.kimse eski Türkçe ya da Osmanlıca bilmek zorunda değil.dediğinizi anladım iyi niyet içeriyor ama çevirmek durumunda değiliz.

ayrıca mütenavva değil "mütenevvi'a" dır.

Saygılarımla,




“Gerçek her zaman hakimdir ve üstündür; Kim onu sahiplenme cesaretini gösterirse, o üstün gelir… Çünkü zaman gerçekten yanadır…”


Ekim 24, 2016, 12:11:54 ös
Yanıtla #6
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 18
  • Cinsiyet: Bay

Bu başlığın değerli okurları,

Dil üzerine çok düşünen bir filozof "Dil varlığın evidir" diye pek yalın bir çıkarımda bulunmuş (Wittgenstein).

Descartesin meşhur "düşünüyorum o halde varım" sözündeki düşünme eyleminin gerçekleşmesinde dilden başkaca bir aygıta sahip olmadığımıza göre bu önerme doğru görünüyor.

Şimdi Sayın Dehanın ilk mesajına dönecek olursak orada önce tefekküre ait bir tanımlama okuyor, bunun peşisıra asıl sorgulanan şeyin tefekkürün gerçekleştirilmesi için bir sistem veya düşünme tekniği önerisi olduğunu görüyoruz.

Tabi konuyu teknik ve sistem olarak ele alınca işin içerisine dilin kendisi kadar dil haricindeki etkenler de dahil oluyor.  Konuyu dil ve dil harici etkenler olmak üzere iki başlığa böldüğümüzde dil başlığının incelemesini tek ve yalın bir cümle ile bitirmek mümkün: Dil kavramsal açıdan ne kadar verimli, rafine ve gelişmişse o kadar iyi. Yani dil varlığın evi ise o evdeki eşyalar da yeterli olmalı (tabi yeterlilik burada göreceli bir kavram, kimileri için bir isviçre çakısı bir çekmece dolusu aygıtın işini görebilir, diğer yandan kimileri için bir biftek termometresi iyi bir mutfağın olmazsa olmazıdır, bu bağlamda minimalist veya maksimalist yaklaşım bence bireysel tercih olup yerine göre her ikisi de doğru olabilir).

Dil harici etkenler neler olabilir? Aklıma ilk gelen dış dünyadan gelen ve algılarımız yolu ile algıladıklarımız.

Eskiler hep bakmak ile görmek arasındaki farkı vurgularlar.

Örneğin elma yiyeceğiz ve elmayı yatay olarak ikiye böldük diyelim, işte orada elmayı sadece bir yiyecek olarak algılamak var, bir de ortadaki mükemmel beş kollu yıldızı, altın oranı, elma çiçeğini dölleyen böceği, güneşten gelen fotonların ağacın yaprağının emdiği karbondioksiti bölmesini, çıkan oksijeni doğaya geri verip kalan karbonları birleştirdikten sonra şeker olarak elmada toplamasını tahayyül etmek var.

Sanırım tefekkürün etkili bir yolu da şeylere bakarken onları görmeye, görürken de olabildiğince derin, olabildiğince detayla görmeye çabalamak olabilir.

Son olarak düşünceyi derinleştirmenin mekanik bir yolunun da bulunduğunu duymuştum, ağzından baklayı çıkartmak deyiminin kökeni de sanırım bu teknik.

Düşünürken dilimiz gayri ihtiyari olarak oynar. Eskiler düşüncenin beyinden ziyade kalpte gerçekleştiğini sandıkları için olsa gerek (kimbilir bir bakıma belki haklıdırlar), kalp gözünün açılmasının önünde dilin bu hareketini bir engel olarak görürlermiş. Dilin bu hareketini kontrol edip engellenmek için de ağızlarında bakla taşırlarmış.

Düşünürken dili oynatmamaya çabalamak (ki bilimsel deyişle bu direkt beyinden çıkan 12 çift sinirden en kalınlarından bir tanesini devre dışı bırakmayı öğrenmek anlamına gelir) bence pekala düşünceyi derinleştirmede etkili bir teknik olabilir.

Sevgiler, saygılar.