Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Muhhammed’in Kelamı  (Okunma sayısı 28888 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 20, 2010, 05:42:44 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

’Muhammed, Kurân’ı oluşturandır’’. Bu, ünlü İranlı reformcu Abdülkerim Suruş’un gelecek yılın başında yayımlanacak olan kitabı ‘Peygambere Özgü Deneyimin Genişlemesi’nde ne söylediği. Bu görüşle Suruş; bazı en radikal Müslüman reformcudan daha da ileri gidiyor. Zemzem’le olan bir röportajında kitabının önceden tadına varılmasını sağlıyor.

Abdülkerim Suruş, İran reform hareketinin entellektüel lideri olarak kabul edilmektedir. Başlangıçta Humeyni destekçisiydi. Genç İslam Cumhuriyeti’nde aralarında Humeyni’nin kültürel ve eğitimsel reform danışmanlığı da olmak üzere çeşitli resmi görevlerde bulundu. Fakat dini lider çok geçmeden bir despota dönünce, Suruş hayalkırıklığı içerisinde ayrıldı. 90’ların başından beri ‘İslam demokrasisi’ kavramını tartışmaya başlayan ‘cumhuriyetçi’ entellektüeller grubunun bir parçasıdır, fakat sonunda İslam devleti fikrinden tümüyle uzaklaşmıştır.

Suruş’un temel argümanı basittir: ‘Tüm insanların din anlayışı tarihsel ve hatalı olabilir’. Bu fikirle, İran’a özgü dine dayalı yönetimi basite indirgemektedir. Çünkü tüm insanların din anlayışı hatalı olabilir ise; şeriatı Tanrı’nın adıyla uygulamaya kimse hak iddia edemez, İran imam sınıfı bile.

’Peygambere Özgü Deneyimin Genişlemesi’ nde Suruş, dini bilginin hatalı olabilirliği üzerindeki görüşünün kısmen Kurân’a da uygulandığını açıkça belli etmektedir. Suruş, Nasr Hamid Ebu Zeyd ve Muhammed Arkun gibi düşünürlerle Kurân’a tarihsel yaklaşımı savunan küçük bir radikal reformcu gruba aittir. Ancak yeni kitabında pek çok radikal çalışma arkadaşından bir adım önde gitmektedir. Kurân’ın sadece hasıl olmuş tarihsel durumların bir ürünü değil; aynı zamanda tüm insan sınırlamalarıyla Peygamber Muhammed’in zihninin bir ürünü olduğunu iddia etmektedir. Suruş; bunu zaten ortaçağa ait çeşitli düşünürlerin ima ettiklerini, bu fikrin bir yenilik olmadığını söylemektedir.

RÖPORTAJ:

MICHEL HOEBINK: İnancını yitirmiş modern dünyamızda ‘vahiy’ gibi birşeye nasıl anlam kazandırabiliriz?
ABDÜLKERİM SURUŞ: Vahiy, bir ‘ilhamdır’. Peygamberlerinki daha yüksek düzeyde olsa da; o, şair ve mistiklerinkiyle aynı deneyimdir. Vahyi modern çağımızda şiir sanatının mecazını kullanarak anlayabiliriz. Müslüman bir filozofun dediği gibi ‘Vahiy’, daha yüksek bir şiir sanatıdır. Şiir sanatı, bilim veya filozofiden farklı olarak çalışan bir bilgi aracıdır. Şair kendisine dışarıdan gelen bir kaynak tarafından bilgilendirildiğini, birşey aldığını düşünür. Ve şiir sanatı, aynı vahiy gibi bir yetenektir. Bir şair insanlar için yeni ufukları açabilir. O, onların dünyayı farklı bir şekilde görmelerini sağlar.

MH: Sizin bakışınıza göre Kurân, zamanının ürünü olarak düşünülmeli. Bu, metnin üretiminde Peygamberin şahsının aktif ve hatta bütünü oluşturan bir rol oynadığı anlamına mı geliyor?
AS: Geleneksel beyana göre Peygamber sadece bir araçtı, o sadece Cebrail tarafından kendisine ulaştırılan bir mesajı bildirdi. Ancak benim görüşüme göre Peygamber, Kurân’ın üretiminde çok önemli bir rol oynadı. Şiir sanatının mecazı bunu açıklamak için bana yardım ediyor. Peygamber, tıpkı bir şair gibi dışarıdan gelen bir kuvvet tarafından ele geçirildiğini hisseder. Fakat aslında daha da iyidir: Aynı zamanda Peygamber kendisi herşeydir: Yaratıcı ve üretici. İlhamın dışarıdan mı yoksa içeriden mi geldiği sorusu ise gerçekten konuyla ilgili değildir, çünkü vahiy düzeyinde dışarısı veya içerisi arasında fark yoktur. İlham, Peygamberin ÖZÜNDEN gelmektedir. Her kişinin özü ilahidir, fakat Peygamber ilahiliğinin farkına varmış olduğu için diğer insanlardan ayrılır. O, potansiyelini gerçekleştirmiştir. Nefsi Tanrıyla TEK olmuştur. Bu noktada beni yanlış anlamayın: Tanrıyla olan bu ruhsal birleşme, Peygamberin Tanrı haline geldiği manasına gelmez. O, sınırlı ve onun durumuna uygun hale getirilmiş bir birleşmedir. O insan boyutudur, Tanrı’nın boyutu değil. Mistik şair Celaleddin Rumi (Mevlana Celaleddin Rumi) bu çelişkiyi şu sözlerle açıklar: ‘‘Peygamberin Tanrıyla olan birleşmesi aracılığıyla okyanus, bir kavanoza dökülmüştür.’’

Fakat Peygamber bir diğer şekilde vahyin oluşturucusudur da. Tanrıdan aldığı şey, vahyin içeriğidir. Bu içerik her nasılsa insanlara bu şekilde sunulamaz; çünkü o, onların anlayışının ve hatta kelimelerin ötesindedir. O, şekilsizdir ve Peygamberin kişiliğinin aktivitesi onu alınır yapmak için şekilsizi şekillendirmektir. Peygamber ilhamı bir şair gibi bildiği dilde, hakim olduğu stillerde, sahip olduğu imajlarda ve bilgide yeniden aktarır. Fakat kişiliği de metni şekillendirmede önemli bir rol oynar. Onun kişisel tarihi babası, annesi, çocukluğudur. Ve hatta ruh hali. Eğer Kurân’ı okuduysanız; Peygamberin kendini ifade etme şeklinde bazen çok sevinçli, son derece etkili ve güzel söz söylerken; bazı zamanlarda ise sıkılmış ve oldukça sıradan olduğunu hissedersiniz.Bütün bu şeyler Kurân’ın metninde etkisini bırakmıştır. Bu, vahyin tamamen insana ilişkin yönüdür.

MH: Öyleyse Kurân, insana ilişkin bir yöne sahip. Bu, Kurân hatalı olabilir manasına mı geliyor?
AS: Geleneksel bakışta vahiy hatalı olabilir. Fakat şimdilerde vahyin sadece Tanrının özellikleri, ölümden sonraki hayat ve ibadetin kuralları gibi bütünüyle dini hususlarda hatalı olabilirliğini düşünen yorumcular daha da fazla. Onlar vahyin maddesel dünyayla ve insan toplumuyla bağlantılı meselelerde yanlış olabileceğini kabul ediyorlar. Kurân’ın tarihsel olaylar, diğer dini gelenekler ve her tür pratik dünyevi konular hakkında ne söylediği mutlaka doğru olmak zorunda değil. Böyle yorumcular çoğu kez Kurân’daki bu tür hataların peygamberliğe zarar vermediğini, çünkü Peygamberin ‘zamanının insanlarının’ bilgisinin düzeyine ‘indiğini’ ve onlarla ‘zamanının lisanında’ konuştuğunu tartışıyorlar. Ben farklı bir görüşe sahibim. Peygamberin kendi daha iyi bilirken ‘zamanının lisanını’ konuştuğunu düşünmüyorum. O aslında söylediği şeylere inandı. O onun kendi lisanıydı, kendi bilgisiydi ve onun dünya, evren ve insanoğlunun genetiği hakkında etrafındaki insanlardan daha fazla bildiğini düşünmüyorum. Bugün sahip olduğumuz bilgiye sahip değildi. Ve bu, onun peygamberliğine zarar vermez; çünkü o bir peygamberdi, bir bilimadamı veya tarihçi değildi.

MH:Rumi gibi (Mevlana Celaleddin Rumi) ortaçağa ait filozoflardan, mistiklerden bahsediyorsunuz. Kurân üzerindeki görüşleriniz hangi kapsama göre İslam geleneğinde kaynağını buluyor?
AS: Benim pek çok görüşüm ortaçağa ait İslam düşüncesine dayanmaktadır.Bütün insanlarda farklı derecelerde bulunabilen peygamberliğin çok genel birşey olduğu düşüncesi hem Şii İslam’da hem de mistisizmde alışagelmiştir. Büyük Şii ilahiyatçı Şeyh Mufid, Şii imamları peygamberler olarak adlandırmamakta, fakat onlara peygamberler tarafından sahip olunan tüm özellikleri atfetmektedir. Ayrıca mistikler genellikle kendi deneyimlerinin o peygamberlerle aynı olduğuna inanmışlardır. Ve potansiyel olarak hatalı olabilir insan ürünü olan Kurân bilgisi, oluşturulan Kurân’ın Mutezile mezhebinde dolaylı olarak belirtilmektedir. Ortaçağa ait düşünürler böyle fikirleri çoğu kez açık veya sistematik bir tarzda ifade etmemişler, bunun yerine onları gelişigüzel kelamlar veya imalarda saklamaya eğilimli olmuşlardır. Onlar böyle düşüncelerle başa çıkamayan insanlar arasında karışıklık yaratmak istememişlerdir. Örneğin Rumi, (Mevlana Celaleddin Rumi) bir yerde Kurân’ın Peygamberin zihin hallerinin aynası olduğunu belirtir. Rumi’nin açıkça belirttiği şey; Peygamberin kişiliği, değişen ruh halleri ve onun daha kuvvetli ve daha zayıf anlarının Kurân’da yansıtılmasıdır. Rumi’nin oğlu daha da ileri gider.Kitaplarından birinde poligamiye (çok eşle evliliğe) Kurân’da izin verildiğine, çünkü Peygamberin kadınları sevdiğini iddia eder. Takipçilerine dört kadınla evlenmelerini söylemesinin nedeni buydu.

MH: Şii geleneği Kurân’ın insancıllığı üzerindeki düşüncelerinizi geliştirmek için size daha fazla özgürlük veriyor mu?
AS: Sünni İslam’ın, Mutezile’lerin rasyonelist okulunun ve Kurân’ın sonsuza kadar ve yaratılmamış olduğu prensibinin Eşari mezhebi tarafından kötü şekilde bozguna uğratıldığı iyi bilinmektedir. Fakat Şii İslam’da Mutezilelik her nasılsa hayatına devam etmiştir ve zengin filozofik gelenek için bir görgü temeli haline gelmiştir. Oluşturulan Kurân’ın Mutezile prensibi, Şii ilahiyatçılar arasında neredeyse karşı gelinmezdi. Bugün Sünni reformcular Şii görüşüne ve oluşturulmuş Kurân prensibini benimsemeye yakınlaşmaktadırlar. Ancak İran imam sınıfı, Şii geleneğinin filozofik kaynaklarını dini anlayışımıza yeni ufuklar açmak için kullanmada isteksizdir. Onlar dinin muhafazakar anlayışı üzerine güçlerini dayandırmışlardır ve peygamberliğin doğası gibi olan konular üzerindeki tartışmayı açarlarsa herşeyi kaybedebileceklerinin korkusunu yaşarlar.

MH: Çağdaş Müslümanlar için görüşlerinizin ve Kurân’ı ahlak kılavuzu olarak kullanma şeklinin sonuçları nelerdir?
AS: Kurân’ın insan bakışı dinin temel ve raslantısal özellikleri arasında ayrımsamayı mümkün kılar. Dinin bazı kısımları tarihsel ve kültürel olarak belirlenmiştir ve bugün artık güncel konularla ilgili değildir. Örneğin, Kurân’da saptanmış bedensel cezalandırmalarla olan durum budur. Eğer Peygamber başka bir kültürel ortamda yaşasaydı, o cezalandırmalar büyük olasılıkla onun mesajının bir parçası olmayacaktı.Bugün Müslümanların görevi zamanla Kurân’ın esas mesajını çevirmektir. O, bir atasözünü bir dilden bir diğerine çevirmek gibidir. Siz onu kelime kelime çevirmezsiniz. Aynı ruha sahip, aynı içeriğe sahip, fakat belki de aynı ifade tarzlı başka bir atasözü bulursunuz. Arapçada, ‘O hurmaları Basra’ya taşıyan biri gibidir’ dersiniz. Eğer onu İngilizceye çevirirseniz, ‘O Newcastle’a kömür taşıyor’ dersiniz. Kurân’ın tarihsel, insan bakışı bize bunu yapmaya izin vermektedir. Kurân’ın asıl itibariyle Tanrının oluşturulmamış, başı ve sonu olmayan bir kelâmı olduğu fikrinde ısrar ediyorsanız; kendinizi çözülemeyen bir ikilemde bulursunuz.

Michel Hoebink, Radyo Hollanda Dünyası’nın Arapça Departmanında çalışmaktadır. ‘‘Peygambere Özgü Deneyimin Genişlemesi’’ Brill, Leiden tarafından 2008’in başında yayımlanacaktır. Abdülkerim Suruş için İran’da çalışmak Cumhurbaşkanı Ahmedinejad yönetime geçtiğinden beri son derece güç hale gelmiştir. Bu nedenden dolayı, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Harvard, Princeton ve Berlin’deki Wissenschaftskolleg gibi batı üniversitelerinde öğretme davetlerini kabul etmiştir. Suruş; geçen akademik yılda Amsterdam’daki Açık Üniversite’de ve Hollanda, Leiden’daki Modern Dünyada İslam Çalışması Enstitüsü’nde konuk öğretim görevlisiydi.

Kaynak: http://www.sufizm.gen.tr/bilimsel/muhhammed%E2%80%99in-kelami/comment-page-1/
« Son Düzenleme: Kasım 20, 2010, 05:46:35 ös Gönderen: Mozart »


Aralık 05, 2010, 05:18:55 öö
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Vahiy, bir ‘ilhamdır’

Bu pisagorun da görüşü bildiğim kadarıyla


Kasım 12, 2011, 01:58:02 öö
Yanıtla #2
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay



                   Değişik bir bakış acısı var.
                   Anti İslam söylemler.
                   İnanç
2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Kasım 13, 2011, 03:16:47 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Kuranı, Muhammed ve onu destekleyen Yahudilerin yazdırdığını ne zaman anlayacak bu Müslümanlar acaba, gerçekten çok merak ediyorum :-\

Yahu bu insanlar hiç okumazlar mı...Yoksa algılarında mı bir sorun var. Gerçekten çok ilginç..!
« Son Düzenleme: Kasım 13, 2011, 03:19:22 ös Gönderen: agnusdei »
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Kasım 13, 2011, 05:54:32 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 187
  • Cinsiyet: Bay

Aslında bu yazı tam olarak daha önceden ifade edilen "Düşünce yanlışları" konusunun bir uygulaması olmaya aday iddialar.
Cümle cümle irdelemeyeceğim sadece anafikir yönünden bir eleştiri getirmek istiyorum.Bunuda tek bir soru ile dile getireceğim.

SORU : İlk vahiyde ilham mıdır ?

İLK VAHİY ( http://www.dinibil.com/default.asp?L=tr&mid=1437 )

610 yılı Ramazan ayının Kadir Gecesinde, hırkasına bürünüp Hira Mağarası’nda düşünmeye dalmış olduğu bir sırada, bir sesin kendisini ismi ile çağırmakta olduğunu duydu. Başını kaldırıp etrafına baktı; kimseyi göremedi. Bu sırada her tarafı ansızın bir nûr kaplamıştı; dayanamayıp bayıldı. Kendisine geldiğinde karşısında vahiy meleği Cebrâil'i gördü. Melek O'na:

-"Oku" Dedi. Hz. Muhammed (s.a.s.):

-"Ben okuma bilmem", diye cevap verdi. Melek, Hz. Muhammed (s.a.s.)'i kucaklayıp güçsüz bırakıncaya kadar sıktı.

-"Oku" diye emrini tekrarladı. Hz. Muhammed (s.a.s.) yine:

-"Ben okuma bilmem..." cevâbını verdi. Melek emrini tekrarlayıp üçüncü defa Hz. Peygamber (s.a.s.)'i sıktıktan sonra Alak Sûresi'nin ilk beş âyetini okudu.

"Yaratan Rabb'inin adıyla oku. O, insanı ‘alak'tan (aşılanmış yumurtadan) yarattı. Oku, kalemle (yazmayı) öğreten, insana bilmediğini belleten Rabb'in sonsuz kerem sahibidir." (Alak Sûresi, 1-5).

Meleğin arkasından Hz. Peygamber (s.a.s.) de bu âyetleri tekrarladı. Heyecanla mağaradan çıkarak evine geldi. Yolda ilerlerken gök yüzünden bir sesin:

"Ey Muhammed. Sen Allah'ın elçisisin, Ben de Cibrail'im" dediğini duydu. Başını kaldırdığı zaman, Cebrâil'i gördü. Korku içinde evine vardı. Eşi Hz. Hatice'ye:

"Beni örtün, çabuk beni örtün" dedi. Bir müddet dinlenip heyecânı geçtikten sonra gördüklerini Hz. Hatice'ye anlattı, “Kendimden korkuyorum”, dedi. Hz. Hatice, O'nu şu ölmez sözlerle teselli etti.

"Öyle deme. Allah'a yemin ederim ki, Yüce Allah, hiç bir zaman seni utandırmaz. Çünkü sen , akrabanı gözetirsin. İşini görmekten âciz kimselerin işlerini yüklenirsin, Fakire yardım edersin. Misâfiri ağırlarsın...."

Sayın Agnusdei ile yine bu konularda karşı pozisyonlardayız.Umarım söyleyeceklerimi yanlış anlamaz.

Alıntı
Kuranı, Muhammed ve onu destekleyen Yahudilerin yazdırdığını ne zaman anlayacak bu Müslümanlar acaba, gerçekten çok merak ediyorum :-\


Müslüman olma durumu bir kişi tezahürü değil bir kişilik vasfıdır.Dolayısıyla müslümanların islama inanmama gibi bir durum olamaz.

Demek istenilen insanların islama artık inanmaması gerektiği ise; bu bir inanç dayatmasıdır.

Yahudilerin yazdırdığı iddiası bir kanıdır kanıt değildir.

Saygılarımla



Kasım 14, 2011, 12:12:13 öö
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Kuranı, Muhammed ve onu destekleyen Yahudilerin yazdırdığını ne zaman anlayacak bu Müslümanlar acaba, gerçekten çok merak ediyorum :-\

Yahu bu insanlar hiç okumazlar mı...Yoksa algılarında mı bir sorun var. Gerçekten çok ilginç..!

Benzer düşüncereri paylaştığım dönemler yaşadığım için Sayın Agnusdei'nin fikirleri bana mantıklı geliyor. Sadece islam için değil tüm inanışlar için hatta yakın tarih için bile çürütülebilir pek çok dogma vardır. Neticede menkibe, hikaye vb. gibi kavramlardan oluşan ve insanların inanageldiği ve inanacakları kavramlar bunlar. Netice itibariyle mantık kavramını güzel kullanabilen düşünürlerce çürütülebilmesi de kolay oluyor. Fakat insanlar bu dogmalarla duygusal bir bağ yakalamış ise bunu söküp atmak da imkansıza yakın bir japon yapıştırıcısı rolü oynuyor ve ayırma işlemi kansız yapılamamıştır. Sanırım insanların düştüğü hata da bundan kaynaklıdır, yani doğru bildiğini ifade etmekle yetinmeyip bir virüs gibi yayılması arzusu ve gerekirse rakip fikirleri yok etme çabası. Virüsler arası vücudu ele geçirme çabasında ya da virüsün kendini korumaya yönelik çabaları neticesinde aynı dinden insanların milyonlarca rakip gördüğü insanı bahanelerle öldürdükleri tarihin kanlı sayfalarında dile getiriliyor. Masonluğun pek çok dogmaya gönül bağı olan insanı bir arada tuttuğu ve kardeşleştirdiği iddiaları benim masonluk konusunda en çok dikkatimi çeken konu olmuştu bu yüzden.

Saygılarımla.



Kasım 14, 2011, 12:34:35 öö
Yanıtla #6
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay


          Sayın agnusdei

   Söleyin kitap ismide okuyalımm.Herkez herseyı soluyor.Allahın selamı uzerınızde olsun Sayın agnusdei


 Bu arada bu muslamların saçma sapan bıseye ınandıgı konusunda farklı fıkırlerı yada kanıtları olan varsa lutfen paylassın veya kaynak gostersın.

Saygılar
« Son Düzenleme: Kasım 14, 2011, 12:40:24 öö Gönderen: Arais »
2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Kasım 14, 2011, 01:07:03 öö
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay


          Sayın agnusdei

   Söleyin kitap ismide okuyalımm.Herkez herseyı soluyor.Allahın selamı uzerınızde olsun Sayın agnusdei


 Bu arada bu muslamların saçma sapan bıseye ınandıgı konusunda farklı fıkırlerı yada kanıtları olan varsa lutfen paylassın veya kaynak gostersın.

Saygılar

Kuran'ı okuyun efendim kuran'ı..!

En büyük kanıt yine Kuran'dır. okudukça çelişkileri göreceksiniz, okudukça anlayacaksınız Kuranın gerçekte kimlere hizmet ettiğini.

Ama, tarafsız kimlikle okuyun!

Saygılarımla.
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Kasım 14, 2011, 01:30:12 öö
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Sayın Agnusdei, din sadece bir inanç sistemi değil aynı zamanda ciddi ve derin bir ilim dalıdır. Kuranı, incili, tevratı okuyun çelişkileri görün demekle iş bitmez. Bir konu hakkında o konuyu reddetmek için o konuyu tam olarak kavrayacak bilgi ve zekanız olması gerekiyor. Alın Kuranın Türkçesini, İncilin ve Tevratın ingilizcesini açıp okuyun ve görün şeklindeki cahil bir yaklaşımla konuya bakarsanız ayetleri çelişki olarak görebilir ve reddiyeler düzebilirsiniz. Deistlerin yaklaşımını bu açıdan bilimsel bulmuyorum. Klasik basit insan mantığının bakış açısıyla ve insan mantığının kolay kandırabilirliğinin neticesinde dini ilimlere bu kadar düşman kesilen bir yapıya saygı duysam da hoş görmek pek mümkün değil. Neticede bu yaklaşımla olaya yaklaşırsak yazılı metinlerin ufak bir fiziksel ömrü olduğu için  tarih ilmini de din ilmiyle birlikte çöpe atmak gerekir. Sonuçta bu gibi ilimler rivayetler üzerine kurulmuş mekanizmalardır. Gerek tarih gerekse dini ilimlerin siyasilerin kucağında şekillenmesi neticesinde travmatik anlayışlar oluşmuşsa da bu iki ilim dalını insan hayatından bir çırpıda çıkarmak mümkün değildir. Ve bu tarz ilimleri yok etmek de doğru mudur?

Saygılarımla.



Kasım 14, 2011, 01:35:56 öö
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Aslında bu yazı tam olarak daha önceden ifade edilen "Düşünce yanlışları" konusunun bir uygulaması olmaya aday iddialar.
Cümle cümle irdelemeyeceğim sadece anafikir yönünden bir eleştiri getirmek istiyorum.Bunuda tek bir soru ile dile getireceğim.

SORU : İlk vahiyde ilham mıdır ?

İLK VAHİY ( http://www.dinibil.com/default.asp?L=tr&mid=1437 )

610 yılı Ramazan ayının Kadir Gecesinde, hırkasına bürünüp Hira Mağarası’nda düşünmeye dalmış olduğu bir sırada, bir sesin kendisini ismi ile çağırmakta olduğunu duydu. Başını kaldırıp etrafına baktı; kimseyi göremedi. Bu sırada her tarafı ansızın bir nûr kaplamıştı; dayanamayıp bayıldı. Kendisine geldiğinde karşısında vahiy meleği Cebrâil'i gördü. Melek O'na:

-"Oku" Dedi. Hz. Muhammed (s.a.s.):

-"Ben okuma bilmem", diye cevap verdi. Melek, Hz. Muhammed (s.a.s.)'i kucaklayıp güçsüz bırakıncaya kadar sıktı.

-"Oku" diye emrini tekrarladı. Hz. Muhammed (s.a.s.) yine:

-"Ben okuma bilmem..." cevâbını verdi. Melek emrini tekrarlayıp üçüncü defa Hz. Peygamber (s.a.s.)'i sıktıktan sonra Alak Sûresi'nin ilk beş âyetini okudu.

"Yaratan Rabb'inin adıyla oku. O, insanı ‘alak'tan (aşılanmış yumurtadan) yarattı. Oku, kalemle (yazmayı) öğreten, insana bilmediğini belleten Rabb'in sonsuz kerem sahibidir." (Alak Sûresi, 1-5).

Meleğin arkasından Hz. Peygamber (s.a.s.) de bu âyetleri tekrarladı. Heyecanla mağaradan çıkarak evine geldi. Yolda ilerlerken gök yüzünden bir sesin:

"Ey Muhammed. Sen Allah'ın elçisisin, Ben de Cibrail'im" dediğini duydu. Başını kaldırdığı zaman, Cebrâil'i gördü. Korku içinde evine vardı. Eşi Hz. Hatice'ye:

"Beni örtün, çabuk beni örtün" dedi. Bir müddet dinlenip heyecânı geçtikten sonra gördüklerini Hz. Hatice'ye anlattı, “Kendimden korkuyorum”, dedi. Hz. Hatice, O'nu şu ölmez sözlerle teselli etti.

"Öyle deme. Allah'a yemin ederim ki, Yüce Allah, hiç bir zaman seni utandırmaz. Çünkü sen , akrabanı gözetirsin. İşini görmekten âciz kimselerin işlerini yüklenirsin, Fakire yardım edersin. Misâfiri ağırlarsın...."

Sayın Agnusdei ile yine bu konularda karşı pozisyonlardayız.Umarım söyleyeceklerimi yanlış anlamaz.

Alıntı
Kuranı, Muhammed ve onu destekleyen Yahudilerin yazdırdığını ne zaman anlayacak bu Müslümanlar acaba, gerçekten çok merak ediyorum :-\


Müslüman olma durumu bir kişi tezahürü değil bir kişilik vasfıdır.Dolayısıyla müslümanların islama inanmama gibi bir durum olamaz.

Demek istenilen insanların islama artık inanmaması gerektiği ise; bu bir inanç dayatmasıdır.

Yahudilerin yazdırdığı iddiası bir kanıdır kanıt değildir.

Saygılarımla




Müslümanlar daha ilk Ayetlerin hangileri olduğu konusunda ortak bir mutabakata varamadılar! Fatiha mı? İkra mı?
Dahası, Fatiha suresini her gün defalarca okuduğu halde Ayet olmadığını anlayamayacak kadar kör olan yüz Milyon’larca insan var...

Şimdi herkes bir açıp okusun bu fatiha suresini bakalım neresi Allah tarafından indirilen Vahiy’e benziyor!

Kuran yazarları yanlışlıkla dua yazmasınlar, Ayet diye(!) ?

O kitabı bir Allahın yazdırmadığı da son derece açıktır S.n Neuman…

 Okursanız anlarsınız..!

Saygılarımla.


Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
12870 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2012, 03:58:28 ös
Gönderen: hypatia
0 Yanıt
9442 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 04, 2007, 11:17:23 ös
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
3104 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2007, 03:32:47 öö
Gönderen: Supeluta
2 Yanıt
6409 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2007, 08:55:00 ös
Gönderen: shemuel
45 Yanıt
23801 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 18, 2013, 11:16:30 öö
Gönderen: serdar-turk
0 Yanıt
4815 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 13, 2008, 05:52:48 ös
Gönderen: Genius Loci
3 Yanıt
5345 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2014, 08:27:19 ös
Gönderen: evvah
12 Yanıt
8546 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2012, 07:45:56 ös
Gönderen: hypatia
32 Yanıt
19633 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 19, 2009, 09:29:05 ös
Gönderen: sun
6 Yanıt
8639 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2012, 12:44:59 öö
Gönderen: NOSAM33