Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Mitolojide Hermes  (Okunma sayısı 12161 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 31, 2006, 03:13:22 ös
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Mitolojide Hermes   
                   
“Hermes” kelimesinin etimolojik kökeni hakkında farklı görüşler vardır. Bu kelimenin aslının Süryânice olduğu ve “Âlim” anlamına geldiğini söyleyenlere göre “Hermesü’l-herâmise” tamlaması “Âlimlerin âlimi” demek olur. Mandeistler, nûr meleklerinden biri olan Zehrun’u güneş feleği ile özdeşleştirdiklerinden “Hürmüz” ya da “Hermez” kelimelerinin buradan geldiği ve daha sonra Sâbiîlerce “Hermes”e dönüştürülmüş olabileceği ihtimali üzerinde de durulur. Çünkü Sâbiîler Mısır’lı “Hermes”i peygamberlerinden biri olarak görmekteydiler. Ayrıca Sâbiîlerin “Hermes” için kullandıkları “Buzasaf” ismi ile “Budha” ismi arasında bir etimolojik benzerlik de göze çarpmaktadır. İbranîlere göre ise onun adı “Uhnûh”tur ve “ders vermek”, “inâbe vermek” ya da “aydınlatmak” anlamlarına gelir.4 Bu durumda “Uhnuh” ismi de if’al babından “çok ders vermek, çok ders çalışmak” anlamlarına gelir ki buradan da Arapça’da gayri munsarif cemî bir kelime olarak “İdris” ismi türetilir.5 Diğer bir görüşte ise eski Mısır tanrılarından “Ahnaton” kelimesinin “Uhnuh”a, “Oziris” kelimesinin de “İdris”e dönmüş olabileceği ileri sürülür.6 Tarihçi Mes’udî “Hermes” kelimesinin Utarid demek olduğunu söylerken ona tarihî oluştan ziyâde kozmik bir yer biçer7. Zaten Hind geleneğinde de bir felekî Budha bir de tarihî Budha bulunmaktadır. Tarihî Budha’nın annesinin adı Maya’dır. Grek mitolojisindeki Hermes’in annesinin adının da Maia olması hayli ilginç mukayeseler ortaya çıkarır. Pers kültüründe ise ona “Hûşeng” adı verilir ve onlara göre ulvî şeylerden ilk bahseden odur ve dedesi Adem (Giyomert) gündüzün ve gecenin saatlerini ona öğretmiştir. Ayrıca Zerdüştlükteki “Daena” kavramı ile Hermesçiliğin “Tam Tabiat” kavramı arasında şaşırtıcı benzerlikler bulunmaktadır.

Bütün bu efsânevî rivâyetlere göre ilk defa mâbed inşa edip içerisinde Allah’a ibadet eden, Tıb bilimi hakkında ilk konuşan ve Tufan’ın geleceğini de ilk o haber veren bu kimsedir. Onun hikmetin kaybolmasından korktuğu için “el-Barbâ” (çoğulu:barâbî) ve Panopolis (Ihmîm) isimli piramidleri inşâ ederek kendinden sonra gelecekler için bütün ilimlerin formüllerini bunların iç duvarlarına kazıdığı da rivâyet edilir. Bu yüzden “Hermes” kelimesi ile “Ehram” kelimesi arasında da bir irtibat kurulur8. Homerik ilâhilerde ondan “Taş yığınına ait” diye söz edilmesi de bu görüşü destekler mahiyettedir9. Onun tarafından iç duvarlara kazınıldığı rivâyet edilen bu yazılara da “hiyografi”, yani “kutsal harfler” denilir. Zîra o, hikmetin ehil olmayan ellere geçmesini önlemek için bu şekilde bir sembolik yazı kullanmıştır. Buna aynı zamanda “Enoh Harfleri” de denilir. Bir diğer efsâneye göre Enoh, Tanrı’nın dokuz kat semaya yükselttikden sonra kendisine söylemiş olduğu gerçek adını (İsm-i Âzam) tepesi aşağıya doğru üçgen şeklindeki bir altın plaka üzerine kazımış ve bu altın plakayı bir akik taş üzerine yuvalamıştır. Sonra derin bir çukur kazıp içine üstüste dokuz tane kubbeli oda yapmış ve akik taşı en alttaki odaya sakladıktan sonra hepsinin üzerine bir mâbed inşâ etmiştir. Taşköprülüzâde’de10 bütün bu rivâyetlerin yansımalarını şöyle görmekteyiz:”İdris aleyhisselâm Nuh”tan öncedir denildi. Bazıları peygamberlik mansıbı verilenlerin birincisidir dediler. Adı Ahnuh b. Berd b. Mehlâil b. Enuş b. Kaytân b. Şit b. Adem’dir. Vehb “Nuh’un dedesi Ahnûh’tur” dedi. İdris ismi Süryanicedir. Bazıları, Arapçadır ve dirâsetten türemedir, çünkü suhûfu çok okur, tedris ederdi dediler. Eski Yunanlıların Hermes dedikleri kimse ve daha sonraki feylozofları fizik, kimya ve tıp bilgilerini İdris aleyhisselâm’ın kitabından çaldılar”. Bunun yanısıra Mehmed Ali Aynî ise; “...Hakikat halde Hermes bir ism-i cinstir. “Manou”, “Boudha” gibi. Yani hem bir âdeme, hem bir tarîka ve hem bir mâbûda delâlet eder. Hermes, bir âdem olmak îtibârîyle Mısır’ın en eski ve büyük bir mürşididir. Tarîk olmak üzere de kendisine anânât-ı gaybiyye ve esrâr-ı bâtınıyye emânet edilmiş olan rehberler demektir. Mâbûd mânasına gelirse Utarid’e işaret eder. Zîra Utarid’i kendi sipehriyle beraber esrâr-ı lâhutiyyeye vâkıf bir sınıf ervâha teşbîh etmişlerdir...”11diyerek tek bir “Hermes”ten değil ancak Hermeslerden bahsedilebileceği görüşünde olanlara iştirak eder. Onlara göre bu bir özel isim değil bir sıfat, bir cins isim ve hatta bir lakap olduğundan tek bir kişiye değil de gaybî ve sırrî ilimlerde otorite olan bir takım şahsiyetlere verilen ortak bir ünvandır.

Platon’un iki yerde12 aritmetiğin, cebirin, geometrinin, yazının ve diğer bazı ilimlerin kurucusu olarak bir Mısır ilahî kişisi olan “Theuth”tan bahsettiği görülür. Zîrâ eski Mısırlılar onu “Thoth”, “Tahuti”, “Thech”, “Tat” gibi isimlerle anarlardı ki bu kelime “Mürşid” veya “Öğretmen” anlamlarına gelmekteydi. Mısırlıların bu ismi “Aa Aa Tehuti” şeklinde telaffuz ettikleri söylenir ki buradaki “Aa Aa”; “Üç kere büyük” anlamına gelir. Grekler de bu ifâdeyi “Trismegistos” olarak kendi dillerine çevirince bunun anlamı üzerinde hayli farklı yorumlar gelişir. Bazı Müslüman düşünürler bu üçlü oluşa “Üç kere hikmetlenmiş” (Müselles bi’l-hikme) anlamını verirlerken bunu nîmetler üçgeni dedikleri Nübüvvet, Hikmet ve Hilâfet’in Allah tarafından ona bahşedilmesi olarak anlamaya meylederler.13 Diğer bazı müellifler ise bundan üç ayrı tarihî Hermes olduğu anlamını çıkarırlar. Meselâ Ebû Ma’şer el-Belhî’nin (ö.272/885) Kitabu’l-Ulûf’unda şöyle dediği rivâyet edilir: “Hermes adıyla anılan üç şahıs vardır. Birinci Hermes -ki üçlü lütûf ona ihsan olmuştu ve tufandan önce yaşamıştı. “Hermes” kelimesi bir ünvandır. Tıpkı Kayser ve Hüsrev gibi. İkinci Hermes, Babilli idi. Kildanilerin şehri Babil’de yaşadı. Tufandan sonra Nibrizerbanî ? zamanında hayat sürdü. Tıp ve felsefede üstad idi. Sayıların özellikleri hakkında bilgi sahibi idi. Aritmetikçi Pitagoras onun talebesiydi. Kildanilerin bu şehirleri doğunun felsefeciler şehriydi. Üçüncü Hermes ise Mısır şehrinde Tufandan sonra yaşamıştı. Zehirler ve hayvanlar üzerinde kitapları vardı. Tabib ve felsefeciydi. Şehirler kurmada ustaydı. Simya ve onun tekniklerine dair kıymetli eserler yazdı. Suriye’de Ansklepius isimli bir öğrencisi vardı...” .14

Hermes’in Eski Mısır rivâyetindeki efsanevî şahsiyeti ve bu efsânevî kimliğe atfedilen düşünceleri daha sonraki Yunan ve İslâm felsefî geleneklerindeki muhteva ile hayli ilginç benzerlikler gösterir. Yine efsaneye göre Thoth, İsis ve Oziris’in oğlu olan güneş-tanrısı Horus’un oğludur. Hiyeografik yazıtlara göre Toth, Tanrı Ptah’ın kalbi ve dilidir ve aynı zamanda onun haberlerinin taşıyıcısıdır (Hermeneutes). İ.Ö.300’lü yıllara gelindiğinde işte bu “Toth” ve “Hermes” figürlerinin özdeşleştirilmeye başlandığına şahit oluruz. Herodot, “Toth”un “Hermes” olduğunu, Yahudi alim Profiat Duran da “Enoh”un “Hermes” olduğunu ileri sürerler.15 Ancak Mısırlı “Toth”un Yunanlı “Hermes” olması sürecinde “Toth” varlığının saf semâvî olan yanını kaybetmiş ve bir takım kozmik güçlere sahip bir Grek tanrısı haline gelmekten de kaçamamıştır. Daha sonraları ortaya çıkacak olan “Hermesçilik” akımının saf metafizikten ziyâde doğa bilimleri ve majiyle ilgilenmesinin temellerinin de bu decadance’da yattığı bir gerçektir. Bununla beraber eski Yunan’da Hermes’in arz ile sema arasında bağ kurucu ve yukarının yorumcusu (hermesneuta) olarak görülmesi her ne kadar bu geçişte bir dönüşüme uğramışsa da bazı yönlerinin halâ muhâfaza edildiğini de gösterir. Bugün adına “Hermenötik” denilen yorum ilmi işte onun bu fonksiyonundan neşet etmiştir. Yunan’a geçince o artık bir tabibler, müzisyenler, tüccarlar, yolcular, çobanlar ve de en önemlisi ilham tanrısıdır. İbranî Makkaba mistiklerinde olduğu gibi burada da rüzgarların, bulutların, şimşeklerin ve diğer bazı tabiat olaylarının tanrısıdır. Ayrıca eski Yunanlılara göre insan öldükten sonra onun ruhu bir nefes, bir rüzgar gibi çıkıp giderdi. İşte rüzgarların Tanrısı Hermes bu gökte başıboş gezen ruhları toplar ve yargılanmak üzere yüksek mahkemeye sevkederdi. Elinde tıpkı Toth’unki gibi bir asa vardır ki bu özelliği de Mısır Toth’unun ölüleri yargılaması sahnesindeki durumuna benzemektedir. Diğer bir ilginç benzerlik de Mısır’lı Toth’a atfedilen Hermetik Külliyat’ın en baş risalesi olan Poiemander’in Grekçe “İnsanların Çobanı” anlamına gelmesidir ki bu da Yunan mitolojisindeki “Hermes’in Çobanı” öyküsüne benzemektedir.16 Ayrıca yedi telli lir sahibi Orfe ile yedinci patriyark olan Enoh arasında da bir irtibat kurulur ve Hermes’e 7 sayısı atfedilir. Ayrıca “Enoichion” kelimesinin Grekçede “İç gözü, kalp gözü” anlamlarına gelmesi de yine ilginç iç bağlantıların kurulmasını sağlar.

Romalılar ise ona “Merkür” ya da “Merkür Trismegiste” adını verirlerdi. Çiçero’ya göre, Argus’u öldüren beşinci Merküri bu olay üzerine Mısır’a kaçmak zorunda kaldı ve orada Mısırlılara kanunlar ve öğütler verdi. Mısırlılar ona Theuth adını verdiler ve yılın birinci ayını (September-Eylül) onun adıyla andılar. Bu nakli Çiçero’dan yapan Lactantius ilave olarak Hermopolis kentini kuranın da o olduğunu ve bu şahsın Platon’dan Pithagoras’dan ve hatta Yedi Bilge’den de çok daha önce yaşadığını söyleyerek onun antikliğini savunur. Tertullian “Enoh’un Kitabı”nın tufan öncesine ait olduğunu ve Nuh’un gemisinin kitaplığındaki kitaplardan birisi olduğunu söyler. Vergicus onun Hz.Musa’dan önce yaşadığını, Patricius Hz. Musa’dan az önce yaşadığını, Flussas Candala ise onun Hz. İbrahim’in çağdaşı olduğunu söylerlerken Isaac Casaubon, Isaac Voss ve Büyük Fabricius gibi yazarlar onun Hz. Musa bir yana Homeros’dan bile geriye götürülemeyeceğini iddia ederler.

Ebu’l Ferec (Bar Hebraeus) ise Tarih’inde şöyle söyler: “Tanrı, Enoh’u kendi nezdine yükselttiği zaman [oğlu veya torunu] Asklepious son derece mahzun oldu. Çünkü yeryüzü ve sakinleri onun bereketinden ve hikmetinden mahrum olmuştu. O da onun, semaya yükselen bir adam şeklinde akıllara hayret veren bir resmini yaptırmış ve ibadet ettiği mabede Hermes’in bir heykelini koydurmuştu. Mabede girdikçe, sağlığında nasıl karşısına geçip oturursa öylece oturuyor ve böylece feyiz alıyordu. Denilir ki yeryüzünde heykellere tapınma ilk kez bununla başlamıştır. Çok zaman sonra da Yunanlılar bu heykelin Asklepious’a ait olduğunu zannederek ona son derece saygı göstermeye ve onun huzurunda and içmeğe başladılar. Hipokrates her tabibin onun adıyla konuşmaya başlamasını ve her tabibin ona benzemeye çalışmasını isterdi”.17

- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Ocak 31, 2017, 10:45:49 ös
Yanıtla #1

                                                                                                                                    

                                                               Sümer tabletlerindeki çoban
                                                                             Resim 1
                                                                   Nusku'nun 3 bilgeliği
                                                                       (British Museum)
                                                                       
                                                                             Resim 2
                                                                       Nusku muskası
                                                                       (Louvre müzesi)
                                               
                                              "Nusku Enil'den aldığı kanunlar ile insanlığı yönetir"

                                                         "Ey Enil,değerli coban,daima harekette,
                                                           Büyük soluk alanların güden cobanı,
                                                                         Prensliğini var etti
                                                         
                                                        Hiç bir tanrı Ona bakmaya cesaret edemez.
                                                       Yanlız yüceltilmiş veziri saray nazırı Nuska,ya
                                                      O'nun emrini,kalbinin sözünü bildirdi,o haber verdi,
                                                     Bütün emirlerini getirmeye onu görevlendirdi.
                                                  Bütün kutsal kuralları,bütün kutsal kanunları ona emanet et"


   Not: Alıntılar farklı farklı yerlerdendir.
« Son Düzenleme: Ocak 31, 2017, 11:47:45 ös Gönderen: Tik-Tak »
Sen Özelsin


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
4041 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 30, 2008, 05:34:13 ös
Gönderen: semsin
32 Yanıt
25251 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 31, 2013, 02:00:04 ös
Gönderen: ceycet
5 Yanıt
9822 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 01, 2010, 02:27:29 ös
Gönderen: Prenses Isabella
7 Yanıt
5860 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 28, 2011, 12:39:50 ös
Gönderen: ozkann
0 Yanıt
8643 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 18, 2010, 08:36:19 ös
Gönderen: Onien
0 Yanıt
7994 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 06, 2011, 11:15:27 ös
Gönderen: AQUA
6 Yanıt
13701 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 04, 2011, 12:56:23 ös
Gönderen: martı
3 Yanıt
6228 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 06, 2017, 09:43:50 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
1 Yanıt
3127 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 01, 2014, 08:06:40 öö
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
3865 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 05, 2015, 07:42:34 ös
Gönderen: hypatia