Sayın Karahan'ın şu son yazdığını inanın ki çok zor okudum. Nedeni de anlatım değil, yazış tarzı. Uzun paragraflar, noktalama işaretleri yerli yerinde değil, gramer yanlışları bol bol.
Hadi bunları geçelim bir kalem, herkes kompozisyon dersinden iyi not alarak geçmiş olamaz. Ben de ucu ucuna bir 5 ile sıyırmıştım.
Ancak benim şurada yapmak olduğum gibi, uygun düşen yerlerde biraz daha çok sayıda paragraf rica etsem nasıl olur acaba? Zaten font küçük (10 pt) ve ekranda zor izleniyor. Bir de paragraf bölünmeyince ben satırları birbirine karıştırıyorum.
Elbette Sayın Karahan konuyu dindar bir kişinin yaklaşımı açısından alabilir. Buna bir diyeceğim yok; yeter ki bu yaklaşım "dinci" olmasın. O da zaten olmadığını belirtiyor.
Ancak bir noktasına iyice takıldım. Şöyle diyor Sayın Karahan:
"Hangisi yanılır bilimmi Dinmi.Yanılgı bilimde daha fazla olur çünkü metod buna dayalı sonsuz doğru sonsuz yanılgı ile bulunuyor."
Gerçi bu tümce ile ne demek istediğini aünlamakta da zorlandım ama üzerinde durmayacağım.
Yanıtım şöyle:
Hayır... Tamamen tersine... Bilim, bilimsel yöntemi uygulayarak doğanın gerçeklerini birer birer çözmektedir. Bu tarih boyunca hep böyle gelmiştir ve böyle devam etmektedir. Dinin ortaya koyduğu gerçekler ise değişmez, değiştirilemez, kesin ve tartışılmaz niteliktedir. Bir diğer deyişle dogmadır.
Bugüne dek dinin bilimin ortaya koymuş olduğu gerçeklerden çürütmüş olduğu hiç bir tanesi görülmemiştir. Buna karşılık bilim, öyle bir amacı olmadığı halde dinin ortaya koyduğu dogmalardan birçoğunu çürütmüştür.
Din adamları, inandıkları ve empoze ettikleri dogmaları kurtarabilmek amacıylarbir çıkar yol bulmak için çabalayıp durmuştur.
Örneğin bazı dinlerin dogmalarına göre hiçbir canlı varlık bedensel olarak bu dünyanın dışına çıkamaz. Bu nedenle Neil Armstrong Ay'a ayak bastığı zaman bunun bir kandırmaca olduğu ileri sürülmüştür. Sonra uydular, Ay'a yine gidiş gelişler artık yadsınamaz hale gelince, bu kez bunların zaten kutsal kitaplarında da yazılı olduğunu göstermeye kalkışmışlardır.
Hıristiyanlığın başına dert olan Kopernik kuramlarını, Galile'yi, Kepler'i geçelim. Bundan daha büyük dert Darwin kuramıdır. Birtakım dinciler Darwin kuramının ne denli yanlış olduğunu kendi yöntemleriyle göstermeye çalışadursun, bilim adamları Darwin'in yanılgılarını bilimsel yöntemle ortaya koymaktadır. Ancak o bilim adamlarının bu girişimleri din adamlarının başına daha da büyük dertler açacak gibi görünmektedir.
Din, en çok ve en düzenli bir biçimde Katolik Kilisesi'nde kurumlaşmıştır. (Gerçi Anglikan Kilisesi de bir bakıma onun gibidir ama ulusal boyutta kalmaktadır.) Yahudilikteki Sanhedrim bile Katolik Kilisesi kadar güçlü değildir bu bağlamda. Yakın geçmişimizde Katolik Kilisesi artık bu sorunla başa çıkamayınca, dini bilim ile ya da bilimi din ile bağdaşır duruma getirebilmek için, teologların yanı sıra bilim adamlarından da oluşan, özellikle astronom, antropolog, biyolog gibi kişilerin katıldığı bir çalışma konseyi kurmuştur. Ara sıra bu konseyin araştırma çıktılarına dayanarak birtakım bildirgeler yayınlamaktadır.
Katolik Kilisesi'nin bildiğim, izleyebilmiş olduğun kadarıyla son bildirgelerinden birinde Darwin kuramının Hıristiyanlığa aykırı olmadığı belirtilmiştir.
Yandı gülüm keten helva!....
1929 yılında ABD'de J.J. Scopes adlı bir öğretmen, öğrencilerine Darwin kuramını anlattığı için velilerin şikayeti üzerine yargılanmış, hüküm giymiş, öğretmenlikten kovulmuştu.
Bu gibi örnekler çok.
Şimdi acaba kim yanılıyor? Din mi, bilim mi?
Dinsal dogmalar egemen... Çünkü bilimin henüz açıklayamadığı evrensel gerçekler üzerine kesin, değişmez ve değiştirilemez olduğu ileri sürülen yargıları hâlâ var. Üstelik bilim adamlarını kışkırtıyorlar «Hadi gelin bunu da açıklayın bakalım.» diye... Bilim ise o kadar iddialı değil; daha doğrusu iddiası hemen bugün, bu an için değil. Bilimin zamana gereksinmesi var. Üstelik özgür...
Hiçbir bilimsel bilgi, kesin, tam, mutlak, sorgulanamaz, eleştirilemez, değişmez, değiştirilemez değildir. Bilimin böyle bir iddiası olursa, bilim kendi ilkeleriyle ters düşer. Nitekim birçok bilimsel bilgi bu süreçten geçmiş, eksikleri, yanılgıları ortaya konmuş, düzeltilmiş, gerçeğe daha çok yaklaşılması sağlanmıştır. Bunun en iyi örneklerinden birini de Kuantum Fiziği'nde izliyoruz. Daha henüz sonuca ulaşamamış, belki de hiç ulaşamayacak bir bilim dalı bu. Bu forum alanında ne kadar çok uğraştım Mikrokozmos'u herkesçe anlaşılabilecek bir düzeye indirgeyerek anlatırken...
Yakında birtakım din adamları Kuantum Fiziği'nde geçen Nötrino, Mezon gibi cisimciklere, dalgalara ve genel bir deyişle radyasyon dediğimiz olgulara da kutsal kitaplarda değinilmiş olduğunu söylerlerse hiç şaşırmayalım.
Sevgiler.