Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ladin-Halife-Türkiye.......  (Okunma sayısı 3974 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 27, 2011, 12:31:07 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Hafızam yanıltmıyorsa ilk kez Rahmi Koç dillendirdi, ardından dönemin ABD Başkanı Clinton 2001’de “İslam dünyasının bir halifeye ihtiyacı var” dedi.

CIA’nın 2020 senaryosunda da, Ladin sülalesinden bir kişinin halifeliğinden söz ediliyordu. İsmi dillenen, dillenmeyen başka kişilerin gönlünden de halifeliğin geçtiği biliniyor. Mesela Fethullah Gülen!... Humeyni benzetmelerine hep kızdı. Doğru o bir siyasi liderdi. Halifelik öyle mi? Veya danışmanlarının ifadesiyle “Bugün Arap sokaklarında seçim yapılsa kazanacağı kesin” denilen zat “halifelik” için biçilmiş kaftan olamaz mı?

 Ladin öldürüldü ise o cephe için “halifelik” senaryosu bitti denilebilir”… Geriye kimler kalıyor?

 Şaşırtıcı olan Ladin’in öldürülmesi haberi karşısında ABD ataması Pakistan Devlet Başkanı Zerdari’nin panik ve korkusu, buna karşılık bizimkilerin sevinci!... Zerdari neredeyse “Operasyonda biz yokuz” diye yemin edecek. Ya bizimkiler niye bu kadar seviniyor? Daha dün, Ladin’in desteklediği Taliban’ın Türkiye’de büro açmasına yeşil ışık yakan Abdullah Gül değil miydi?

 Sahi bu CIA Başkanı, Ladin operasyonundan kısa bir süre önce Türkiye’ye gelip, günlerce gizli görüşmeler yapmamış mıydı? Bu ziyaretten sonra çok hızlı değişimler oldu. Erdoğan tüm tepkilere rağmen elinden ödül aldığı Kaddafi’ye birden bire “çek git” dedi. Bekir Coşkun zannetti herhalde, kimi, kimin ülkesinden kovuyorsa... Aynı çağrıyı Esad’a yapması yakındır!... Nitekim Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Kahire-Roma uçuşunda Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’a söyledikleri, Esad’ın biletinin de kesildiğini gösteriyor. Davutoğlu, Esad için “Geç kaldı, şimdi artık bazı şeyler anlamını yitirdi. Artık Suriye’de şok gelişme istiyoruz” diyor. “İstiyoruz” a dikkat; O isteyenler kimler veya biz kimin adına hangi sıfatla İSTİYORUZ? BOP Eşbaşkanı sıfatıyla mı?

 Bu hızlı sürecin, CIA Başkanı’nın ziyaretinden sonraya denk gelmesi ne tesadüf!...

Acaba daha bilmediğimiz başka “tesadüfler” de var mı? İnsanın aklına kötü kötü ihtimaller gelmiyor değil!... “Haçlı Savaşı” başlamış, bu savaş Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma şeklinde yeni bir konsepte büründürülmüş ve nihayetinde Sünni ve Şii alemini karşı karşıya getirmek gibi büyük bir hedefe kilitlenilmiş iken, insan ister istemez “Türkiye Ladin operasyonunun neresinde?” diye merak etmez mi?

 Ladin operasyonu ile Obama’nın seçimleri garantilediği konuşuluyor. Bu bir yana peki bir BOP Eşbaşkanı olarak Libya ve Suriye politikalarındaki hızlı değişimle neyi garantiledik? Erdoğan, gece gezmeleri bile yaptığı “aile dostlarından” neden ve nasıl bu kadar hızlı vazgeçti?

 Ladin’in öldürüldüğü haberinden sonra Fethullah Gülen’in en yakın “dostu” Hüseyin Gülerce’nin kaleme aldığı yazı nasıl da dikkat çekmedi, anlayamadım. Düne kadar ABD’ye methiyeler dizen, BOP’a karşı çıkan bizleri “Ergenekonculukla” itham eden Gülerce,bakın neler diyor:

“Bin Ladin’le ilgili ABD’nin hesabı nedir bilemem. Ancak şunu görebiliyorum. Saddam’ı İran’a karşı silahlandıran, sonra da yalanlarla beslenmiş eften püften bahanelerle Irak’ı işgal eden 1 milyon Müslüman’ın ölümüne yol açan Amerika, şimdi Büyük Ortadoğu Projesi ile satranç tahtasında yeni hamleler yapıyor. Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Suriye şu anda bir belirsizliğin cenderesine sıkışmış durumda. Kanlı mezhep savaşları, yüzyıl boyunca Avrupa’da olurdu. Bugün de İslam dünyasında en büyük tehlike mezhep çatışmalarıdır. İslam coğrafyasının, Sünni-Şii ayrılığına zorlandığını görmemek için uzayda bir yerlerde yaşıyor olmak gerekir. Türkiye, bu oyunun dışında olamaz. Güneydoğu’da, tahrikçilerin ‘Mısır gibi, Suriye gibi sivil direniş çağrısı’ yapmaları kendi akıllarının eseri değildir. Çünkü tek bir satranç tahtası var…” Ne bunlar şimdi? Hidayete eriş mi, bir isyan mı? İsyansa neye isyan?

Gülerce’nin bu yazısından 2 gün sonra 6 Mayıs günü Zaman Gazetesi’nde Fethullah Gülen’in bir ilan-mesajı yayınlanır; Kastamonu’da Başbakanlık konvoyuna düzenlenen saldırı sebebiyle yayınladığı ‘geçmiş olsun” mesajında Gülen şöyle diyordu:

 “Bu menfur saldırıdan dolayı Cenab-ı Allah’tan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı bu millete bağışlamasını, ülkemizi her türlü kötülükten muhafaza bulunmasını temenni eder, geçmiş olsun dileklerimi arz ederim.” Gülen-Erdoğan arasındaki mesafe malumken, ilginç bir ilan-mesaj değil mi? Bu ilan-mesajda dikkat çeken bir husus daha var; tam üç yerde; “Bu millet, milletçe, bu millete” deniliyor ama bu milletin kim veya ne olduğu bir kez bile telaffuz edilmiyor!

 Toparlarsak; Avrupa Musevi Kongresi Başkanı Pierre Besnainou’un 2007’de Erdoğan’la görüştükten sonra; “Erdoğan, Ortadoğu’da lider rolü oynayabilir. İslam dünyası Ahmedinejad’dan daha iyi bir sözcüyü hak ediyor. Erdoğan İslam dünyasının sözcüsü olmalı” demesi; Başbakan Erdoğan’ın Irak’a gidişinde Hazreti Ali’nin türbesini ziyaret etmesinin ‘bir ilk’ diye takdim edilmesi; dün Kaddafi’yi Bekir Coşkun’u veya eylemci doktorları Türkiye’den kovar gibi kovması, yarın da Esad’a ‘şok’ yaşatacak olması ve dahi 22 Temmuz seçimlerinden sonra dönemin ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Nicholas Burns’un Türkiye’ye gelmeden önce Atlantik Konsey’de, Gül ve Erdoğan için “güvenilir isimler, bize verdikleri sözleri tuttular. ABD, Gül ve Erdoğan’la mükemmel ilişkilerin devam etmesini bekliyor” dedikten sonra “Irak, İran ve Suriye’ye komşu olan Türkiye’nin 2008’de ABD ile bağlantısı çok daha önemli hale gelecek. Türkiye bizim Geniş Ortadoğu’daki çıkarlarımız için kritik önemde” tespitini yapması, Hüseyin Gülerce’nin ifadesiyle “Türkiye’nin bu oyunun” içinde -hem de gırtlağına kadar-olduğunu göstermiyor mu?

Türkiye nereye koşturuluyor? ABD, “halifeliği” kime veriyor? Türkiye’nin Saddam’ı, Mübarek’i, Kaddafi’si veya Esad’ı kim olacak?

                                                                                                                                           ( Silivri’den kucak dolusu sevgiler…Müyesser YILDIZ )


IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Mayıs 27, 2011, 02:53:55 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

akp cilerin, fettullahçıların bu ülkeyi nereye sürüklediklerini görmesini beklemek aptallıktan başka bir şey değildir. Bana göre bundan sonra yapılacak şey, gelecek bu tehlikeleri es geçmemek ve güvenliğimiz için radikal planlar düşünüp şimdiden uygulamaya koymaktır. Yarın çok geç olacaktır.
Umarım ciddiye alan çıkar...

Saygılarımla...
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Mayıs 27, 2011, 11:12:24 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

       Sayın oasis, paylaşımınız için teşekkür ederim. Yanlız , sayın YILDIZ, halifelik konusunda seçim yapılsa gibi bir fikir beyan etmiş. Halbuki halifelik seçimle elde edilen bir makam ve ünvan değildir. Gerçekten yazının içinde sıkça bahsedildiği gibi doğru olan "Halifelik" mührünün hala Türkiye'de bulunmasıdır.
       Bu durumda Amerika'nın Türkiye'ye ilgi duyması nedenlerinden sadece bir tanesi olduğunu düşünüyorum.
       Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Mayıs 28, 2011, 11:47:40 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

İslam'ın siyasi gücü Hz.Ali'nin öldürülmesiyle son bulmuş görülüyor. Halifelik ise siyasi bir güç ve  saltanata dönüşmüş gibi duruyor. Ki günümüzde islam tek baştan yönetilemeyecek kadar çok çeşitli inanç gruplarından oluşması, milliyetçilik kavramı gibi güçlü kavramlar nedeniyle halifelik bana çok mantıklı ve mümkün görünen bir kavram değil. Rahmetli Atatürk'ün halifeliği kaldırması da bu konuda ileri görüşlülüğünü ve objektif bakabilme yeteneğini gösteriyor bizlere...

Bin Laden ve ikiz kulelerin islami bir terör olayı olduğu kavramına ise artık çocuklar bile inanmıyor. Dünya siyasetini yönlendiren güçlerin ABD de veya İsrail'de olması ABD halkının veya İsrail'deki yahudilerin yok edilmesi gereken insanlar olması demek değildir. Her ne kadar eli kanlı ve acımasız olsalar da dünyaya hakim olan bu siyasi güce bakınca zekalarından dolayı alkışlamak geliyor içimden..

Komplo teorilerine çok inanasım gelmiyor neticeyi görmeden fikir yürütmek de bir beyin jimnastiği sonuçta fakat ben komplo teorilerine ve gerçeklere bakınca şöyle bir şablon karşıma çıkar genelde. Tüm dünyayı yöneten gizli bir organizasyon olduğu aşikarlaştı artık. Bu organizasyona kimisi illuminati diyor kimisi masonlar diyor kimisi bir kaç ticari organizasyon ve aile diyor... Fakat böyle bir gücün varlığını uygulamalardan hissedememek mümkün değil.

Bu gücün tüm ülke liderlerini ve tüm ülke ekonomisini oluşturan şirketleri etkileyebilmesi nedeniyle korkunç bir güç ellerinde olması; örneğin artık gerçek savaşlar helikopterle, tüfekle, topla olmuyor Atom bombası Hidrojen bombası gibi kavramlar var.  Bu seçeneği hiroşima haricinde kullanmamaları nedeniyle bu organizasyonun içinde aklı selim ve fren görevi gören insanların olduğunu hissettirmeleri beni az da olsa gelecek açısından  umutlandırıyor.

Saygılarımla..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
4709 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 02:31:26 öö
Gönderen: Fraternis
0 Yanıt
8105 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2007, 12:42:59 ös
Gönderen: Fraternis
0 Yanıt
3603 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2007, 02:23:45 ös
Gönderen: Supeluta
9 Yanıt
5955 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2007, 04:27:34 ös
Gönderen: nietzsche
78 Yanıt
36804 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 28, 2008, 04:09:23 ös
Gönderen: shemuel
3 Yanıt
5541 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2011, 04:23:25 ös
Gönderen: moonlight
11 Yanıt
5876 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 28, 2011, 03:05:47 öö
Gönderen: moonlight
4 Yanıt
10089 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2019, 10:18:13 ös
Gönderen: Arslan
1 Yanıt
3171 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2012, 08:29:18 ös
Gönderen: khael
0 Yanıt
1647 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2013, 01:19:09 ös
Gönderen: Etimolog