Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: DRUİD GİZEMLERİ  (Okunma sayısı 12367 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 27, 2010, 12:32:29 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

“Britanya adasının ilk ve ilkel sakinleri, çok eski bir devirde, ulusal kurumlarını yenileyerek reforme etmiştir. O zamanlar rahiplere, yani öğretmenlere Gwydd denirdi. Fakat daha üstün olup ulusal etkisi olan rahiple, daha küçük bir etkiye sahip olan rahip arasında bir ayrım yapma ihtiyacı hissettiler. Bu andan itibaren Gwydd’lere, Der- Wydd  (Druid), yani üst öğretmen ve Go-Wydd, veya O-Vydd (Oveyt), ast öğretmen dendi. Her ikisine de genel bir isim olan Beirdd (Berds), yani bilgelik öğretmenleri deniyordu. Sistem gelişip olgunlaştıkça Bardik Tarikat üç sınıfa ayrıldı: Druidler, Berdler ve Braintler, (yani imtiyaz sahibi Berdler ve Oveytler).” (Bkz. Samuel Meyrick and Charles Smith, The Costume of The Original Inhabitants of The British Islands. [Britanya Adalarının Esas Yerlilerinin Gelenekleri])

Druid kelimesinin kökeni tartışmalıdır. Max Müler, terimin, İrlandalıların kullandığı Drui kelimesi gibi “meşe ağaçları insanı” anlamına geldiğine inanmakta, ayrıca Greklerin orman tanrıları ile ağaç ilahlarına dryades dendiğine işaret etmektedir. Kimileri kelimenin Tötonlara ait bir kökeni olduğuna inanırken, diğerlerine göre kelime Galler kaynaklıdır. Bunlara göre kelime “büyücü” ve “bilge” insan anlamındaki Galce druidh kelimesinden gelir. Kimilerine göre ise köken, “kereste” anlamına gelen Sanskritçe dru kelimesidir.

Roma işgali sırasında Britanya ile Galler’in hemen her yerinde yaşayan Druidlerin halk üzerindeki etkileri tartışılmazdı. Birbirlerine saldırmak üzere olan orduların, beyaz entarili Druidlerin emriyle kılıçlarını kınlarına soktukları örnekler yaşanıyordu. Tanrı ile insan arasında aracılık yapan bu patriyarkların yardımı olmadan önemli kararlar alınmazdı. Druid Tarikatlarının haklı olarak doğaya ve onun yasalarına dair derin bir kavrayışa sahip olduklarına inanılıyordu. Britannica Ansiklopedisi, coğrafya, fizik bilim, doğal teoloji ve astrolojinin Druidlerin en sevdiği araştırma alanları olduğunu yazar. Druidler özellikle bitki ve yabani ot kullanımıyla ilgili olarak derin bir tıp bilgisine sahiptiler. İngiltere ve İrlanda’da ilkel cerrahi aletler bile bulunmuştur. Erken dönem Britanya tıbbıyla ilgili tuhaf bir elyazmasında, her hekimin, mesleği için gerekli belli bitkileri yetiştireceği bir bahçeye sahip olması şart koşulmaktadır. Ünlü aşkınbilimci (transcendentalist) Eliphas Levi aşağıdaki önemli yargıda bulunmaktadır:

“Druidler manyetizmayla şifa veren, akışkan etkileriyle tılsımları (amulets) şarj eden rahipler ve hekimlerdi. Astral ışığı özel bir tarzda kendine çeken ökseotu ve yılan yumurtalarını her derde deva ilaçlar olarak kullanıyorlardı. Ökseotunun kesilişinde gösterilen ciddiyet bu bitkiyi halk gözünde yüceltmiş ve otun güçlü bir manyetizmaya sahip olduğuna inanılmıştır. Manyetizma sahasındaki ilerlemeler, ökseotunun manyetizma emici güçlerini bir gün açığa çıkaracaktır. O zaman bitkilerin kullanılmamış niteliklerini kauçuğa benzeyen mantarımsıların gizlerini anlayabileceğiz. Mantarlar, dolamalar (yermantarları), ağaçlardaki mazılar ve farklı ökseotu türleri tıp biliminin getireceği bir idrakle kullanılacaktır. Fakat kişi bilimden hızlı davranmamalı ki aşırı adımlar atmasın.”(Bkz. The History of Magic [Maji Tarihi])

Ökseotunun kutsal olmasının nedeni onun sadece evrensel, her derde deva bir ilaç olmasından değil, aynı zamanda meşe ağacı üzerinde büyümesinden kaynaklanır. Druidler meşe sembolü aracılığıyla Mutlak Mabud’a tapıyorlardı, dolayısıyla bu ağaç üzerinde büyüyen her şey onlar için kutsaldı. Baş Druid, belli mevsimlerde, Ay ve Güneş’in konumlarına göre belli vakitlerde bir meşe ağacına tırmanır ve bu amaç için takdis edilmiş altın bir orakla ökseotunu keserdi. Bu parazit bitki, bu amaç için hazırlanmış beyaz kumaşa sarılır ve yersel titreşimlerle kirlenmesin diye yere konmazdı. Genellikle ağaç altında beyaz bir boğa kurban edilirdi.

Druidler gizli bir okulun inisiyeleriydiler. Yunan Baküs, Eleusis Gizemleri ile Mısır İsis ve Osiris ritüellerini andıran bu okullara, doğal olarak, Druidik Gizem Okulları denir. Druidler’in sahip olduğunu iddia ettikleri gizli hikmetle ilgili çok tartışma vardır. Hiçbir zaman yazıya dökülmemiş gizli öğretileri, özel olarak bu amaç için hazırlanmış adaylara sözel olarak aktarılmıştır. Robert Brown, 32°, rahiplerin bilgilerini, Hıristiyanlığın ortaya çıkışından binlerce yıl önce, Britanya adasına gelip kalay madeni kolonileri kuran Surlu ve Fenikeli denizcilerden edindikleri görüşündedir. Thomas Maurice Indian Antiquites adlı eserinde Fenikeliler, Yunanlılar ve Kartacalıların kalay bulmak amacıyla Britanya adalarına yaptıkları keşifleri uzun uzun anlatır. Kimileri ise Druidler tarafından kutlanan Gizemler’in Doğu kökenli, muhtemelen Budistik olduğu görüşündedir.

Britanya adalarının kayıp kıta Atlantis’e yakınlığı, Druidizmde önemli bir rolü olan güneş tapıncını açıklayabilir. Artemidorus’a göre Britanya yakınlarındaki bir adada Ceres’e ve Persephone’ye tapınılmaktadır ve bu tapıncın ritüel ve seremonileri Semendirek (Samothraki) adasındakilere benzer. Druidlerin tanrılar meclisinin çok sayıda Grek ve Roma ilahına sahip olduğuna kuşku yoktur. Britanya ve Galler’i fetheden Sezar bu duruma çok şaşırmış, buradaki kavimlerin Latin ülkelerdekine benzer bir şekilde Merkür, Apollo, Mars ve Jüpiter’e tapındığına inanmıştır. Druid Gizemleri’nin Britanya ve Galler’e ait olmayıp, daha kadim medeniyetlerden göç ettiği neredeyse kesindir.

Druid okulları üç ayrı bölümden oluşuyordu ve buradaki öğretiler pratik olarak masonluğun Mavi Locasının mecazlarına gizlenen sırlarla aynıdır. Bu üçlünün en alt sınıfını Oveyt (Ovydd) oluşturuyordu. Bu fahri bir dereceydi ve hiçbir hazırlık veya arınma gerektirmiyordu. Oveytler, Druidlerin öğrenme rengi olan yeşil elbiseler giyiyorlardı. Hayatın sorunlarıyla ilgili üstün bilgi ve genel beceriye sahip olduğu için Druidik Tarikata kabul edilen bir Oveyt’in ilaç, mümkünse astronomi ve bazen müzik bilgisine sahip olması bekleniyordu.

İkinci sınıfı, Berdler (Beirdd) oluşturuyordu. Bu sınıfın üyeleri uyum ve hakikati temsil eden gök mavisi elbiseler giyiyordu ve Druidlerin yirmi bin dizelik kutsal şiirlerinin en azından bir kısmını ezberlemekle vazifeliydiler. Bunlar genellikle bir Britanya veya İrlanda harpıyla resmedilmişlerdir. Bu harplara insan saçından teller geriliyordu ve bu teller insanın bir tarafındaki kaburga sayısı kadardı. Berdler genellikle Druid Gizemleri’ne girmek isteyen adaylara öğretmen olarak atanıyorlardı. Yeni girenler, yani Neofitler, Druid Tarikatı’nın üç kutsal rengi olan mavi, yeşil ve beyaz çizgili kıyafetler giyiyorlardı.

Üçüncü sınıf, Druidlerden (Derwyddon) oluşurdu. En önemli işleri insanların dini ihtiyaçlarına yanıt vermekti. Bu onura ulaşmak için aday önce bir Berd olmak zorundaydı. Druidler saflığın sembolü olarak her zaman beyaz giyerlerdi. Bu renk güneşi temsil ediyordu.

Cemiyetin başı olan Baş Druid’in (Arc-Druid) yüce mertebesine erişebilmek için Druid Tarikatı’nın altı mertebesini geçmek gerekiyordu (Hepsi beyaz giydiği için farklı mertebelerin üyeleri birbirlerinden kuşaklarının rengiyle ayırt ediliyordu). Bazı yazarlara göre Baş Druid unvanı babadan oğula geçmektedir, fakat bu mertebe için gizli oylama yapılması ihtimali daha yüksektir. Bu mertebeye gelen kişi yüksek Druid mertebelerinden en bilgili üyeler arasından erdem ve bütünlükte öne çıkmış olanlar arasından seçilirdi.

James Gardner’a göre Britanya adasında genellikle iki Baş Druid bulunurdu. Biri İngiliz ardasında diğeri de Man adasında ikamet ederdi. Muhtemel Galler’de başkaları da vardı. Genellikle altın bir asa taşıyan bu kutsal zatlar, otoritelerini simgeleyen meşe yapraklarından bir taç takarlardı. Druid tarikatının genç üyeleri yüzlerini tıraş eder, mütevazı giyinirlerdi. Fakat yaşlı olanların uzun sakalları ve büyüleyici altın takıları olurdu. Druidlerin eğitim sistemi, Avrupa kıtasındaki diğer kolejlerden çok daha üstündü. Bu yüzden Galli gençler felsefi öğrenim ve eğitim için İngiltere’ye, Druid okullarına gönderilirdi.

Eliphas Levi, katı bir perhizle yaşadıklarını, doğa bilimlerini etüt ettiklerini, en derin gizleri muhafaza ettiklerini, yeni üyeleri ancak çok uzun hazırlık dönemlerinin ardından kabul ettiklerini ifade etmektedir. Tarikatın yaşadığı binalar modern dünyanın manastırlarından çok farklı değildir. Tarikat üyeleri tıpkı Uzakdoğu’nun zahitleri gibi gruplar halinde yaşarlardı. Bekârlık şart koşulmasa da çok azı evliydi ve Druidlerin birçoğu inzivaya çekilir, tenha bir bölgede kaba taştan kulübelerde, mağaralarda veya bir ormanın derinlerinde bulunan kulübelerde yaşarlardı. Burada dua ve meditasyonla meşgul olup, insan içine sadece dini vazifelerini yerine getirmek için çıkarlardı.

James Freeman Clarke, Ten Great Religion (On Büyük Din) adlı eserinde Druidlerin inançlarını şu şekilde açıklar: “Druidler üç âleme ve bu âlemlerin birinden diğerine geçişe inanırlardı. Mutluluğun hüküm sürdüğü dünyamızın üstündeki âlem, mutsuzluğun hüküm sürdüğü dünyamızın altındaki âlem ve mevcut âlemimiz. Bir âlemden ötekine göç, ödül, ceza ve ayrıca ruhun arınmasıyla ilgiliydi. Onlara göre, yaşadığımız dünyada Hayır ve Şer öyle eksiksiz dengelenmiştir ki, insan bunları seçme özgürlüğüne sahiptir. Galler’in triatlarında ruh göçünün üç amacı olduğu anlatılır: Ruha bütün varlığın niteliklerini çekmek, bütün şeylerin bilgisine ulaşmak, şerri alt edecek gücü edinmek. Ayrıca onlara göre üç bilgi türü vardır: Her şeyin doğasının, sebebinin ve etkisinin bilgisi. Druidlerin inançlarına göre üç şey giderek azalmaktadır: karanlık, yanlışlık ve ölüm. Üç şey ise sürekli olarak çoğalmaktadır: ışık, hayat ve hakikat.”

Tıpkı bütün gizem okullarında olduğu gibi Druidlerin öğretileri iki bölüme ayrılırdı. Sıradan insanlara ahlak eğitimi verilirken, daha derin ezoterik öğreti, sadece inisiye rahiplere verilirdi. Tarikata kabul edilmek için adayın iyi bir aileden gelmesi, terbiyeli biri olması gerekirdi. Ayartıların sınavından birçok defa geçmeden ve karakterinin gücü şiddetle ölçülmeden hiçbir önemli sır ona aktarılmazdı. Druidler Britanya adasında ve Galler’de yaşayan halklara ruhun ölümsüzlüğünü öğretmişlerdir. Ruh göçüne ve reenkarnasyona inanırlar, bu hayatta ödünç aldıklarını, sonraki hayatta ödeme sözü verirlerdi. İnsanların günahlarının bedelini ödeyip onlardan kurtulduğu, ardından ilahlarla birlik içinde mutlu olduğu bir cehennem inançları vardı.

Druidlere göre bütün insanlar kurtuluşa erecektir. Fakat bazıları kendi doğalarında bulunan kötülüğü yenmek ve beşeri hayatın derslerini öğrenmek için birçok defa yeryüzüne dönmek zorunda kalacaktır. Adaylar, Druidlerin gizli öğretilerini almadan önce gizlilik yemini ederlerdi. Bu öğretiler sadece ormanların derinlerinde veya mağaraların karanlıklarında aktarılırdı. İnsanlardan çok uzak olan bu yerlerde neofite evrenin yaradılışı, tanrıların kişilikleri, doğa yasaları, okült tıbbın gizleri, göksel cisimlerin gizemleri, maji, büyü ve sihirbazlık sırlarını öğretilirdi. Druidlerin birçok festivali vardı. Yeniay, dolunay ve ayın altıncı günü kutsal dönemlerdi. İnisiyasyonun sadece iki ekinoks ve gündönümlerinde gerçekleştiğine inanılmaktadır. 25 Aralık şafağında ise Güneş Tanrısı’nın doğumu kutlanırdı.

Bazılarına göre Druidlerin gizli öğretileri Pisagorcu felsefe tonuna sahipti. Druidlerin gözlerinde kutsal kabul edilen kucağında bir çocuk taşıyan bir Meryemleri, Bakire Ana’ları vardı. Günümüz Hıristiyanlarının Paskalya’yı kutladıkları vakitte Güneş Tanrısı’nın dirildiğine inanılırdı. Hem haç hem de yılan Druidler için kutsaldı. Bir meşenin bütün dallarını kesip dallardan birini meşenin gövdesine bağlayarak T harfi biçiminde bir haç elde ediyorlardı. Meşe ağacından bu haç, Mabud’larının bir sembolüydü. Ayrıca Güneş’e, Ay’a ve yıldızlara tapıyorlar, Ay’a karşı özel bir saygı duyuyorlardı. Caesar’ın ifade ettiği üzere, Merkür, Gallerin önemli ilahlarından biriydi. Druidlerin taş bir küp şeklinde Merkür’e taptıklarına inanılır. Ayrıca Doğa Ruhları’na büyük saygı duyarlardı (Perilere, orman perilerine, gnomlara). Ormanların ve nehirlerin bu küçük yaratıklarına birçok sunu sunulurdu. Charles Heckethorn, The Secret Societies of All Ages & Countries, [Tüm Çağların ve Ülkelerin Gizli Cemiyetleri] adlı eserinde Druidlerin tapınaklarını tarif ederken şunları söyler:

“Kutsal ateşin korunduğu tapınakları genellikle yüksek yerlerde veya gür meşe ormanlarında bulunurdu ve çeşitli şekillerde inşa edilirdi: Daire evrenin sembolü olduğu için, daire şeklinde; birçok ulusun tradisyonuna göre evrenin çıktığı, diğerlerine göre ilk anne ve babamızın geldiği yumurtayı sembolize eden bildiğimiz yumurtanın şeklinde, oval; Druidlerin Osiris’i olan Hu’nun sembolü olan yılan şeklinde; yeniden doğuşun amblemi olan haçtan dolayı haç şeklinde; Kutsal Ruh’un hareketini göstermek için kanatlı şekillerde olabiliyordu. Belli başlı ilahları iki büyük tanrı ve tanrıçaya, Hu ve Ceridwen’e indirgenebilir. Bunlar Osiris ile İsis, Baküs ile Ceres veya bütün varlığın iki ilkesini temsil eden yüce tanrı ve tanrıçaların özelliklerine sahiplerdi.”

Godfrey Higgins’e göre Kudretli Hu, Britanya adasına ilk gelen kişi olarak kabul edilmektedir. Buraya Welshlerin Triadlarında Yaz Ülkesi (Summerland) denilen –bugünkü İstanbul civarlarında– yerden gelmişlerdir. Albert Pike’a göre Masonluğun Kayıp Kelimesi, Druidlerin tanrısı Hu’nun isminde gizlidir. Druidlerin inisiyasyon törenleri hakkında var olan çok az bilgi, Yunan ve Mısır Gizem Okulları arasında çarpıcı bir benzerliğe işaret etmektedir. Güneş tanrısı Hu öldürülmüştür ve bir dizi tuhaf çetin sınavın, mistik ritüellerin ardından tekrar hayata döndürülmüştür.

Druid Gizemleri’nin üç derecesi vardır ve çok sayıda insan bu derecelerin tümünü geçmiştir. Aday Güneş Tanrısı’nı sembolize edecek şekilde bir tabuta konurdu. En önemli test, küçük bir teknenin içinde açık denize salınmaktır. Birçok kişi bu sınavda hayatını yitirmiştir. Gizem sınavlarını geçen Talisein adlı kadim bir öğretmen Faber’ın Pagan Idolatry [Pagan Putperestlik] adlı eserinde tekne inisiyasyonunu anlatır. Bu üçüncü aşamayı geçenlere “yeniden doğan” denirdi ve bundan sonra Druid rahiplerin kadim zamanlardan beri sakladıkları gizli hakikatleri öğrenirlerdi. Britanya dini ve siyasi yaşamının ünlü isimleri bu inisiyeler arasından seçilirdi. (Daha fazla ayrıntı için, bak, Faber, Pagan Idolatry [Pagan Putperestlik], Albert Pike, Morals and Dogma [Ahlaklar ve Dogmalar] Godfrey Higgins, Celtic Druids. [Kelt Druidleri])D
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Eylül 28, 2010, 10:48:28 öö
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Bu makalede görüldüğü gibi,drüidlerin sembolleri,inisiyasyon yöntemleri,sadık kaldıkları alegoriler diğer kimi ezoterik oluşumlarla ve mevcut dinlerin kullandıkları araçlarla örtüşmektedir.

En çok dikkatimi çeken ise,Druidlerin Tanrı'sının isminin "HU"oluşudur.Tamamen tesadüfimidir yoksa bir etkileşim varmıdır bilmiyorum;arapçada Hu,O anlamındadır ve tasavvuf ekolünü benimsemiş sufi tarikatlarda zaman, zaman Tanrı'yı tanımlarken kullanılır.

Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
11610 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2010, 12:05:36 ös
Gönderen: ceycet
1 Yanıt
6068 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2010, 10:59:52 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
6087 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 10, 2013, 08:00:22 ös
Gönderen: ruzber