Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yetkinlik ve Yetkinleşme - 1  (Okunma sayısı 13297 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 09, 2011, 02:45:43 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Kimi zaman tek bir sözcük, tek bir terim zihinde tasarlanan kavramın anlaşılabilmesi bakımından yeterli olamayabiliyor. Bunun nedeni, dil-düşünce iletişimini tam olarak kuramayışımızdan ileri geliyor. Nitekim simge bu bağlamda büyük kolaylık sağlıyor.

Yaşları biraz ileri olanlar, kökeni Arapça ya da Farsça olan hatta kimi zaman ne olduğu pek belli olmayan birtakım eski sözcük ve terimlere alışmış hatta kapılmış durumdalar. Bunların öz Türkçedeki karşılıklarını anlamakta güçlük çekiyorlar. Daha genç yaşta olanlar için ise bunun tam tersi söz konusu olabiliyor.

İşte bu olguyla Masonlukta önemli bir yer tutan yetkinlik ve yetkinleşme kavramları bakımından da karşılaşma durumu söz konusu.

Kökensiz sözcük olur mu?... Kimi zaman oluyor. Örneğin Masonluktaki şu “tekris” sözcüğü Arapça kökenli kokuyor ama Arapçada böyle bir sözcük olmadığı gibi, bunu Arapça bir kökene bağlayabilmek isteyenler bin bir takla atıyor bir şey çıkarabilmek için.

Köken önemli aslında. Bu yüzden biz de bu yazının başlığındaki sözcüğün kökenine inelim; isim ya da sıfat kipinde olabilen “yetkin” ile başlayalım.

Bu sözcük yüklem olarak “yet” kökünden türetilme. Burada “kin” diye bir bütünleyici kullanılıyor fiili isim ya da sıfat kipine dönüştüren. Bir diğer deyişle “yetkin” kendi başına bir sözcük değil.

“Yet” yükleminden başka birçok türetme yapabiliriz; “kin” bütünleyicisini de başka yüklemlerle birlikte kullanabiliriz (seçkin, bitkin gibi ama Türk dili ses uyumu kuralları uyarınca bu değişebilir ve “gin” “gun” gibi biçimler de alabilir.)

Öz Türkçe, dil olarak pek ilginç… Birçok türetmeye ve bilinmeyen sözcük ya da terimlerin bile kavramsal bakımdan kolayca anlaşılmasına olanak veriyor. Sanıyoruz ki böyle bir olanak aslında Arapçada söz konusudur ve Türk dili bu bakımdan pek yetersizdir. Hiç de değil. Fakat biz kendi dilimizi yeterince bilmiyoruz; öğrenemedik, öğretmediler. Sadece kalıpları kafamıza çaktılar. Oysa ezbercilikle dil öğrenilmez; sadece güncel iletişim sağlanır. Bunun ötesine rde geçilemez. Zaten geçemiyoruz. Felsefe üretemiyoruz. Çünkü dilimizi iyi kullanamayınca iyi düşünemiyoruz; iyi düşünemeyince dilimizi geliştirmeyi beceremiyoruz.

Dilimiz üzerine çok şey söyleyebilirim ama konumuzun başlığından uzaklaşmaya gönlüm razı değil. Zaten bu yüzden kimi forum üyelerini eleştirmiyor muyum ara sıra?!

Sözcük olarak yetkin, bir varmışlığı, erişmişliği, bütünlenmişliği, en çok da mecazi anlamda olgunlaşmışlığı yansıtıyor. Zaten Masonlukta bu bağlamda genel olarak alınan da mecazi anlam… Bu nedenle yetkin ve olgun sözcüklerinin eş anlamlı olarak kullanıldığını da görebiliyoruz.

Ancak bu sözcükleri zihnimizin içinde şöyle bir çevirirsek belki olgunluğun aslında yetkinlik ile tam eş anlamlı olmadığını, ancak yakın olduğunu, bir alt aşama sayılabileceğini söyleyebiliriz. Bana öyle gibi geliyor; size öyle gelmeyebilir.

Üstelik bir meyvenin olgun olduğunu söyleyebiliriz ama yetkin olduğunu söyleyemeyiz; olmaz, tutmaz. İnsan için ikisi de geçerli olabilirse de ayrıntısal bir fark var gibi...

Şöyle bir terim: “Olgun mason”…

Bu bana biraz garip geldi. Gerçi Masonlukta kullanılmayan bir terim değil. Olgun genç desek bunu garipsememem. Ancak bir masondan söz edince sanki “yetkin mason” daha iyi.

Yetkin sözcüğünün eki dildeki karşılığına bir bakalım: Kâmil yani kemale ermiş…

Kemale ermek deyişi artık günümüzde pek kullanılmaz oldu gibime geliyor. Sanki bunun yerini olgunlaşmak almış durumda.

Peki onun yerine yetkinleşmek koysak…

Dedim ya, bu bana biraz daha ileri, bir üst aşamaymış gibi geliyor ama belki siz eş değerde görebilirsiniz.

Şu Arapça kökenli fiillere baksak… Kâmil olmak için ne gerekiyor? Tekâmül etmek… Gelişmek; olgunlaşmak da diyebiliriz buna ama işte o olgunlaşma sanki gelişme eyleminin sonunda yer alıyor gibi.

Türk Masonluğundaki eski yazılarda (örneğin Büyük Şark gibi 1930’lu yıllarda yayınlanmış dergilerde) tekâmül sözcünün yer yer doğru, yer yer yanlış olarak kullanıldığını görmüştüm. Demek o zaman kimi masonlar zihinlerinde bu farkı pek belirleyememiş. Oysa asıl kullanılması gereken sözcük “tekemmül”… Bunun kökeninde ise kemal ya da kâmil değil, kümül (toplamı, hepsi, bütünü) sözcüğü yer alıyor. Dolayısıyla tekemmülün dilimizdeki karşılığı olgunlaşma değil, bütünlenme. Bunu bir insan (özellikle bir mason) için düşünürsek, noksanlardan, yanılgılardan, pürüzlerden, olumsuzluklardan arınma ve böylece “tam” olma…

Saltık bir tam… %100. Doğada böyle bir şey var mı?

Var. %100 olan bir şey var. Ben söylemeyeyim ne olduğunu; siz belirtin.

Ancak %100 tam olan insan yok. Onu pek yaklaşabilmiş olanı var.

Peki ona yani o tekemmül etmişe ne denir?

Mükemmel… İşte o da = yetkin.

Bir de Batı dillerinde ne deniyor ona bakalım.

Konumuz özel olarak Masonluktaki kavramlar olunca Fransızcada “parfait”, İngilizcede “perfect”, Almancada “Perfekt” kullanılıyor. Peki sözlükte bunların Türkçe karşılığına bakınca ne görüyoruz? Tam, mükemmel, kusursuz…

Bendeki sözlüklerde bu bağlamda ne “yetkin” özcüğü geçiyor ne “olgun”. Tersinden bakıyorum… “Yetkin” sözcüğünün karşılığında yukarıda verdiklerim var ama iş “olgun” sözcüğünün karşılığına gelince onun karşılığı “gençliğin ilerisindeki bir yaşta olmak” anlamında atabileceğimiz “matur” ve benzeri sözcüklere varıyor.

Bütün bu sözcük/terim didişmesi niçin?

Çünkü Masonlukta bence “yetkin”, “yetkinlik” ve “yetkinleşme” tarzında olması gereken sözcükler yerine “olgun”, “olgunluk”, “olgunlaşma” sözcüklerinin de kullanıldığını görüyoruz.

Bunu böyle kullananlar çok mu yanlış yapıyor?...

Yooo!... Bu bir yeğleme olarak benimsenebilir. Ancak “olgun”u benimseyenler çıkar da “yetkin”in yanlış olduğunu ileri sürerlerse, işte o zaman çok yanlış yapmış olurlar.




Şimdi burada duralım. Tartışmak ve katkıda bulunmak isteyenlere fırsat verelim. Sonra bu terimlerin Masonlukta nerede ve nasıl, ne anlamda kullanılmakta olduğuna geçeriz.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 20, 2015, 12:24:40 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 147
  • Cinsiyet: Bay

Mantıken evet yetkin daha yaraşır ama olgun kulağa dahamı hoş geliyor yada biz yanlışımı benimsedik zamanla artık bilemiyorum ama güzel bir paylaşım olmuş teşekkürler.
Saygılarımla.


Ocak 20, 2015, 03:47:43 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bu başlığı üç buçuk yıl önce  açmışım. Tartışmaya girişecek olanları beklemişim; ses çıkmamış. Unutmuşum; kalmış.

Şimdi Sayın Kajmeran konuya değinince, baktım ki konuya devam ederek birtakım açıklamalarda bulunmayı da öngörmüşüm. Nerede ve ne zaman olgun ve olgunluk, nerede ve ne zaman ise yetkin ve yetkinlik...

Bunların kulağa hoş gelmesi ya da tersi, terimin kulanımı için tercih konusu olamaz. Kullanım amacı ve kavramda uyuşmadır önemli olan.

Üstelik unutmayalım ki, bu kavramın burada, bu Forumda irdelemeye alınışı Masonluk ile doğrudan bağlantılı bir nedenden ileri geliyor. Bunlar Masonlukta geçen terimler ve Batı dillerinden alınma. O nedenle önemli. Örneğin İngilizce'deki "perfect" Fransızcadaki "parfait" sıfatının Türkçesi "olgun" diye mi alınmalı yoksa "yetkin" diye mi?... Başlığı ilk açtığım  zaman bu konuya devam etmek üzere ne düşünmüş olduğumu şimdi hatırlamıyorum.  Bir hatırlatan olsa...

 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 20, 2015, 04:44:30 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Açtığınız bu güzel konuya iki kıvrım da ben getirmek istiyorum. 


1.KIVRIM :
a)   yetkinlik
b)   olgunluk
c)   erişkinlik
Bu üç kavram da birbirine çok yakın olan ve aynı zamanda çok ince çizgilerle de birbirinden ayrılan kavramlar. Siz zaten yukarıda ilk iki maddeyi bir kadayıfın tellerini birbirinden ayırır gibi sakince ve güzelce ayırmış ve anlatmışsınız. Aslında bu bölümde üzerine çok söylenecek  şey yok.
Ama öyle görünüyor ki,  yetkinlik ve erişkinlik kavramları ‘bir şeye yetme’ ve ‘bir şeye erişme’ anlamlarında bir alt sınır belirtiyor. Bunun yanı sıra bu iki kavramın sınırları arasında oluşan ‘ranj değeri’ de olgunluk kavramından daha küçük ve alanı daha dar gibi duruyor. Sanki yetkinlik bitiyor da, bir üst basamakta olgunluk devreye giriyor gibi.
 
Diğer taraftan yetkinlik, bir durumu yerine getirebilecek düzey diye biliniyor. Bir nevi ‘aklın yetmez’ veya ‘aklın yeter’ durumu. Hatta eğitim kademelerinde de kullanılan bir kavram. (yüksek lisans için : üst yetkinlik gibi)
Erişkinlik de çok farklı sayılmaz. Kullanım alanları çok farklı olsa da, zihinlerde çaktığı şimşek yetkinliğe çok benziyor. Bir nevi ‘aklın ermez’ veya ‘aklın erer’ durumu.
 Bu kullanımlar bahsettiğimiz iki kavramı olgunluk için ölçüt konumuna taşıyor. Ve bu ölçütler yerine getirildiği andan itibaren, sanki olgunluk çıkıyor ortaya. Bunun da halk arasında kullanımı şöyle :
‘’ Evet oğlum itiraz istemiyorum, bu konuştuğumuz konuya dahil olman gerekiyor,çünkü bu konuya senin de aklın erer ve yeterince büyüdün artık’’
O halde böyle konuşan bir anneye göre bu çocuk olgun oluyor. Yani çocuğun zihninin bazı olguları kavrayabilme kıvamına ulaşma. Bu da bizlerin hayal ettiği olgunluğa ters. Çünkü biz olgunluk denince aklımıza en az 35-50 yaş veya artık yaşlı diyebileceğimiz 50-65 yaş arası canlanıyor. Oysa çocuk bisikletin pedallerini çevirebiliyorsa olgundur. ( Ama sadece bu iş için olgundur )
 Kısacası olgunluk için, yetkinlik ve erişkinlik yine bu mantığa göre ön koşul özelliği taşıyor. Ama gelin görün ki, olgunlaşma kavramını birçok pedagoji ve psikoloji kaynakları ‘çevreden bağımsız olarak belli fiziksel ve zihinsel yeterlilik durumuna ulaşma ve kas-koordinasyon halini sağlama’’ olarak ele alıyor. Tabi böyle olunca bu üç kavram da iç içe geçiyor.
Ancak gerek Piaget  gerek Ericson  erişkinlik ve yetkinlik durumlarına bir yaş sınırı biçiyor olabilmesine rağmen, olgunluk üzerinde aynı rahatlığı gösteremiyorlar. Yani orada da yaş üzerinden bir önkoşulluk ilkesi az da olsa sezinleyebiliyoruz.
Bir de şu husus var. Yetme ve yapma.
Temsili örneği şöyle olabilir :
Bir bireyin bir çiviyi duvara çakabilmesi. Bunun için yeterli donanımı sağlaması.
Diğer taraftan bir bireyin bir çiviyi duvara ustaca çakması. Ve bunun için maximum donanımı sergilemesi.
 Biri olmamış ama idare eden, diğeri ise harikulade olan.
Yani idare eden ürün yetkinlik, harikulade olan ürün olgunluk gibi geliyor.

2 .KIVRIM  :
Bu kıvrım pek de hoş karşılanmayabilir. Hatta çatlak da yaratabilir. Ama ilk bölümde üzerinde durduğum yaş ile yakınlığını belirtmeden geçmek istemedim.


Çocukluk ve gençlik yaşları ile ilgili birçok pedagog bir sınır biçmiş ;  fakat hiçbiri olgunluk çağı dediğimiz üst verim çağı için net bir yaş gösterememiş. Ben de bunu merak ederek mistik açıklamalardan faydalanmaya çalıştım. Acaba birine olgun demek için yaş, ölçüt olarak ele alınmalı mı ? Alınırsa ne kadar doğru,alınmazsa ne kadar eksik ?
Acaba Virginia woolf  ‘’ 30 yaşına gelmeden yazılarınızı yayımlatmayın’’ derken o da mistik içgüdüyle mi,yoksa biyolojik bir argümanla mı hareket etmiş..
Olaya bir de böyle bakalım dedim, ne dersiniz ?


''Biz insana, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu sıkıntı çekerek karnında taşımış ve sıkıntı çekerek doğurmuştur. Onu taşıması ve sütten kesmesi otuz ay sürmektedir. İnsan olgunluk çağına gelip, kırk yaşına ulaşınca şöyle dedi:...'' diye devam ediyor.


Bununla ilgili tek net yaş ( en azından benim gördüğüm net yaş)  kutsal kitaplarda geçiyor. Ve olgunluk yaşı ile ilgili ‘kırk’ yaşa işaret ediyor.
 

Bu işarete ilişkin bilimsel bir gerçeklik var olmamakla beraber, bu sözü temsil eden elimde
 -tesadüfü aşkın- birçok örnek var. Örnek sayısı fazla olduğu için üzerinde durulması gerektiğine inanıyorum. O örneklerden birini de burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Vereceğim örneği de -burada var olan üyelerin dikkatini cezp etmesi açısından-, yakın bir çevreden seçmek istedim :


Mesela Bir önceki Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Büyük üstadı: SAYIN  Mehmet Remzi SANVER. Doğum tarihi 1970 ve Büyük Üstad olma tarihi 2010. Yani yaş kırk.


Acaba gerçekten üzerinde durduğumuz bu kavramların insanda bir yaş ile beraber hareket ettiği gerçeği var mıdır ? Varsa ne derece geçerli ve ne derece güvenilirdir.
Fikri olan arkadaşların fikrini merak ediyorum , paylaşırlarsa sevinirim.


« Son Düzenleme: Ocak 20, 2015, 05:04:03 ös Gönderen: ADAM »


Ocak 20, 2015, 05:16:11 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın İNSAN, bizim "Mason Sözlüğü" kapsamındaki Kavramlar alt bölümünde ele almış olduğumuz bu konuya, kendince güzel bir katkıda bulundu.

Bu konuyu iyi bildiği anlaşıldığına, üstelik HKEMBL Önceki En Muhterem Üstadı Remzi Sanver'e de değinerek Masonluk üzerine bilgili oldunu yansıttığına göre soralım:

- 1761 yılında kurulmuş olan İskoç ritine dilimizde Yetkinleşme Riti mi denmeli Olgunlaşma Riti mi?

- Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin 4. - 14. derecelerinde çalışan birimlerine "Yetkinleşme Atölyesi" mi denmeli "Olgunlaşma Locası" mı?

- Bu ritin 5. derecesi Yetkin Üstat olarak mı anılmalı Olgun Üstat mı? Bu çerçevede ritin 14. derecesinin unvanı nasıl belirtilmeli?

Buna benzer sorular Masonluğun öteki ritleri bakımından da söz konusu olabilir.  Nitekim, Katharlar için geçerli: "Parfaits" teriminin Türkçesi nedir?





 
« Son Düzenleme: Ocak 20, 2015, 05:50:56 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 15, 2015, 12:25:05 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 76
  • Cinsiyet: Bay

           
           Masonlukta "olgun" , "olgunlaşma" terimleri  yerine "yetkin" , "yetkinleşme"  ifadelerinin kullanılması bence çok daha yakışık alır.. Zira "olgun" kelimesi hangi açıdan bakarsak bakalım biraz kaba hissettiriyor.. Fakat "yetkin" daha şık duyuluyor ve hissediliyor gerçekten.. 
           
« Son Düzenleme: Mayıs 15, 2015, 01:45:49 ös Gönderen: ADAM »
Saygı, Sevgi ve Sadakatle... E'S


Mayıs 15, 2015, 01:49:03 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Kimine göre öyle, kimine göre öteki türlü.

Her ikisinin de kendine göre bir açıklaması var.

Baktım da, bu bağlamdaki sorulara yanıt vermeyi girişen olmamış. Demek ya bilinmiyor, ya bilene denk gelmiyor ya da önemsenmiyor.

Acaba olgunluk yetknliğin bir aşaması mı?

Yoksa tersine, yetkinlik mi olgunluğun bir aşaması?
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 15, 2015, 02:06:54 ös
Yanıtla #7
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Ben bu konudaki fikrimi aylar önce genişçe paylaşmıştım. Ama Sayın ADAM'dan başka bakan olmamıştı.

Ve bu geçen aylar içinde yukarıda yazdığım fikirlerimde küçük değişimler olduğunu fark ettim.

Yukarıda, bir çiviyi duvara çakabilmek yetkinlik ; ustaca çakabilmek ise olgunluktur demişim. 

Çünkü bu örneği verirken, olgunluk ve yetkinlik kavramlarını duyuşsal gelişim açısından ele almıştım.

Oysa öyle görünüyor ki, bu kavramlar psikomotor gelişim içinde değerlendirildiğinde ortaya farklı yorumlar çıkıyor.


Fikrimin değişime uğrayan yeri ise bu noktada oluşuyor.

Eğer fiziksel anlamda düşünürsek, yukarıda söylediğimin aksine, olgunluğun yetkinlik için bir önkoşul olduğunu söyleyebiliriz.

Çünkü psikolojide var olan 'Olgunlaşma Kuramı' göz önüne alındığında ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor.

''Bisikleti ustaca sürebilmek için önce o bisikletin pedallerini çevirebilecek güce sahip olmak ve dengede durabilmek için de belli bir zihin koordinasyonuna ulaşmak gerekiyor.''



Mayıs 15, 2015, 02:27:31 ös
Yanıtla #8
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Ben “yetkin” ve “olgun” dolayısıyla “yetkinlik” ve “olgunluk” kelimelerinin eş anlamlı kullanılmamaları gerektiğini düşünenlerdenim. Bana göre “yetkin” belli bir işte uzman, o işi veya mesleği layıkıyla icra etme bilgi ve becerisine sahip kişi anlamına gelir. Bir başka ifadeyle “yeterliliği olan kişi”. İlla ki yabancı bir karşılık aranıyorsa, tam karşılığı İngilizce’deki “competence” veya kimilerince Türkçe’de de kullanılan kompetans olarak düşünülebilir. Buna ek olarak, İngilizce’deki “proficiency” kelimesi de uygun olabilir. Doktora öğrencileri, konularında uzman olduklarının test edilmesi için “yeterlilik sınavına” girerler. Sanırım 1960’larda doktora yeterlilik sınavı yerine “olgunlaşma sınavı” ibaresi kullanılıyormuş. Bence sonradan düzeltilmesi iyi olmuş. Bu nedenle bence “yetkinliğin” olgun olma durumu ile bir ilgisi yoktur. Kelâma erme ile de bir ilgisi yoktur. Çünkü yetkinlik, içinde manevi bir anlam barındırmaz. Usta bir hırsız da yaptığı işte gayet “yetkin” olabilir.

Olgunluk (İngilizce “maturity”) ise daha çok manevi bir anlam taşır. Benim fikrime göre, erdemlerin davranışa yansıması anlamına gelir. Fakat bunu, kişinin yaşı ile bağdaştırmak da doğru olmayabilir. Genç yaşta olgunlaşmak da mümkündür. Veya 90 yaşına gelip halen olgunlaşamamış olmak da mümkündür. Olgunluk “kelâma erme” fiilini bence daha iyi karşılamaktadır. Olgun kişi, ilahi rahmet ve huzura erişmenin, öncelikle gönül ve ruh temizliğinden geçtiğinin farkındadır.

“Yetkinlik + Olgunluk” ise kusursuzluğu (perfection) getirir. Yani hem akılcılık, hem bilgi, hem erdemler toplamıdır. Şimdi çok garip bir durum ortaya çıktı. Çünkü “akılcılık + bilgi + erdemler” genellikle “bilgelik (wisdom)” olarak da tanımlanır. Bu durumda “kusursuzluk acaba bilgelik midir?” diye bir soru beliriverdi kafamda. Üzerinde düşünülmesi gerek… Bilge kişi kusursuz kişi midir? Bence olmayabilir. Çünkü bilge kişi zaten kusursuz olmadığını kendisi de bilir. Zaten bunu bildiği için bilgedir. Peki, tersinden bakarsak, kusursuz kişi bilge kişi midir? O da olamaz. Çünkü kusursuz kişi diye bir şey yoktur.

Sn. ADAM’ın soruları ise adeta beni irdelemeye çağırıyor… 1761 yılında kurulmuş olan İskoç ritine dilimizde Yetkinleşme Riti mi denmeli Olgunlaşma Riti mi? Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin 4. - 14. derecelerinde çalışan birimlerine "Yetkinleşme Atölyesi" mi denmeli "Olgunlaşma Locası" mı? Bu ritin 5. derecesi Yetkin Üstat olarak mı anılmalı Olgun Üstat mı? Bu çerçevede ritin 14. derecesinin unvanı nasıl belirtilmeli?

Bu sorular öyle kolay kolay cevaplanamaz. Öncelikle EKEİR dereceleri hakkında bilgi sahibi olmayı gerektirir. İkincisi, 17. Maddeyi delmeyi gerektirir. Eğer ritte yapılan çalışmalar Masonik anlamda bilgi, beceri ve yeterliliği artırmaya dönükse, “yetkinleştirme” kelimesi uygundur. Eğer yapılan çalışmalar, gönül ve ruh temizliği vasıtasıyla rahmet ve huzura erişme amacını taşıyorsa, o zaman da “olgunlaşma” kelimesi uygundur. Peki, her ikisini de amaçlıyorsa, o zaman ne olacak? Zaten Ham Taşı yontma eylemi, bu amaçların her ikisini birden kapsamıyor mu? Üstelik İngilizcesi “Rite of Perfection”. Bunun tam karşılığı da “Kusursuzlaşma Riti” olur. Fakat “kusursuzlaşmak” diye bir şey olamayacağına göre, o da olmaz.
Live long and prosper.


Mayıs 15, 2015, 02:44:16 ös
Yanıtla #9
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay



Yetkinlik + Olgunluk denklemi kafamı kurcaladı biraz.

Zaten, olgunluk eşit değil midir yetkinlik+erişkinlik ?


Size göre yetkinlik profesyonelliği temsil ederken, olgunluk daha çok bilgeliği temsil ediyor.

Bu mantığa göre, olgunluk profesyonelliği bünyesinde taşımaz mı ?
« Son Düzenleme: Mayıs 15, 2015, 04:02:26 ös Gönderen: ADAM »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3486 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2011, 04:21:03 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
5204 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2015, 08:43:19 ös
Gönderen: ADAM