Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: AYDINLANMA NEDİR?  (Okunma sayısı 1658 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 27, 2017, 03:56:15 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 139
  • Cinsiyet: Bayan

Aydınlanma nedir? 'Immanuel Kant'ın sorusu buydu ve o Aydınlanma'nın 'insanın ergin olmayış' durumundan çıkması, Aklın yol göstericiliğine başvurması anlamına geldiğini bildiriyordu.

 Aydınlanma Akıl Çağı'ydı, evet ama, hangi Akıl? Edgar Morin, daha önce de sık sık andığım 'Aşk Şiir, Bilgelik'te, Aydınlanma Çağı'nda Akıl'ın 'iki yanlı bir biçim' aldığını söyler ve şöyle der: 'Bir yanda akliliğin eleştirel, kuşkucu, özeleştirel anlayışı (Voltaire, Diderot), öte yanda Robespierre'in bir tapınma nesnesi haline getirdiği Akıl Tanrıçası'na varan aklileştirme.' Demek ki, Aydınlanma'da bir tek Akıl'dan söz edilemiyor.

 Biri Eleştirel, ötekiyse eleştirel olmayan Akıl'ı Tanrılaştıran Akıl! İkincisine, yani Robespierre'in dilegetirdiği türden Akıl'a ben, 'Jakoben Akıl' diyorum… Ama ister Eleştirel Akıl, ister Jakoben Akıl olsun, 'akli' (rasyonel) olmayı, hiçbir zaman 'akliliğin (rasyonalitenin) sınırlarını ve dünyada gizemin de payının bulunduğunu' anlamak biçiminde yorumlamamışlardır.

 Morin'in dediği gibi, 'Aklilik, harikulade bir araçtır, ama insan zihnine fazla gelen şeyler de vardır. Yaşam, aklileştirilemeyenle akliliğin bir karışımıdır.' İnsan aklının yolgöstericiliğiyle Dünyanın gizeminin bütünüyle çözümlenemeyeceğinin anlaşılması için Avrupa'nın 19. Yüzyılını, Romantik Çağı beklemek gerekmiştir;- Isaiah Berlin'in 'Aydınlanma'ya en açık, şiddetli ve eksiksiz bir biçimde savaş açan ilk kişi' olarak tanımladığı Johann Georg Hamann'dan David Hume'a uzanan Romantik gelenek! Dünyanın gizemi ya da büyüsü aklileştirilemeyen neyse, onda aranmalıdır.

Hume, şeylerin varlığını kanıtlayabilmenin mümkün olmadığını, onun için de Dünyayı, Akıl'la kanıtlanabilir bir Bilgi sorunu olarak değil, Berlin'in deyişiyle bir 'inanma sorunu olarak' ele almak gerektiğini savunmuştur. Berlin onaylamasa da Carl Becker, 'evreni oluşturan ve aklın kavrayıp uyarınca yaşayabildiği sıkı mantıksal ilişkiler ağının gerçekten varolmadığını göstermekle' Hume'un, 'bütün Aydınlanma konumunu havaya uçurduğunu' önesürmekte haklıdır.


Gelelim Aydınlanma'nın karanlık yüzüne! Aydınlanma, totaliter bir tasarıma mı dayanmaktadır? Aydınlanma, totalitarizmin meşrulaştırıcı mekanizmalarını mı üretiyor? Michel Foucault, 'Gözetleme ve Cezalandırma'da, Merquior'un deyişiyle 'insanoğlunu özgürleştirmeye ilişkin soylu ideallerin altında, yeni 'ahlak terimleri'[nin], geleneksel toplumlarda olduğundan çok daha büyük bir toplumsal denetim düzeyi sağlayacak biçimde tanımla[ndığını]' gösterir.


Kısaca Aydınlanma'nın özgürlük vaadi ya da ütopyası, düpedüz bir tahakküm, bir gözetleme ve cezalandırma mekanizması üretmiştir. Amaç, boyun eğdirme yoluyla uysal insanlar [homo docilis] yetiştirmektir: İtaatkar, boyun eğmiş insanlar! Foucault, Aydınlanma'nın sözümona özgürleştirici yaklaşımının nasıl bir 'iç karartıcı ütopya'ya dönüştüğünü şöyle anlatır: '[Aydınlanma] insanlar üzerinde iktidar uygulamanın genel bir reçetesini, […] bedenlere, düşüncelerin denetimi yoluyla boyun eğdirilmesini sunar'. İnsan yaşamı ile bedeninin en ufak ayrıntılara kadar denetlenmesi!..

Foucault cezaevlerinin, bu bağlamda en çarpıcı uygulama alanı olduğu kanısındadır: Karanlık zindanların yerini, yirmi dört saat aydınlatılan cezaevi hücreleri almıştır. Cezaevleri, 'toptan ve kesintisiz gözetime dayalı düzen yerleri haline gelir.' Aydınlanma'nın simgesi, Bentham'ın bir cihannüma gibi 360 derecelik gözetleme sağlayan 'Panoptikon'udur artık… Amaç, disiplinli bir toplumdur. Mükemmel bir toplum inşa etme, Aydınlanmacıların hayali idi. Ama Foucault, Aydınlanma çağında 'askeri bir toplum hayali' de söz konusu olduğunu da bildirir bize. Bu hayalin temel kaynağı, Foucault'a göre, doğal durum değil, bir makinenin titizlikle kurulmuş çark dişlileri metaforuyla dilegetirilmiş olan disiplin durumudur.

'Askeri toplum hayali'nin temelinde, Rousseau'nun toplumsal sözleşmesi değil, 'sürekli baskılar' yatmaktadır. Özetle Aydınlanma, uysal bir tebaadan oluşan disiplinli bir toplum inşa etme idealiyle sonuçlanır. Belki de, Aydınlanma'nın gerçek Akıl'ı Voltaire ya da Diderot'unki değil de Robespierre'nin Jakoben Akıl'ıdır.

Çünkü Foucault'un deyişiyle 'askeri bir toplum hayali', ancak Akıl'ın dogmalaştırıldığı ve tastamam bu nedenle, yani dogmalaştırıldığı için, o dogmaları dayatan gözetleyici, cezalandırıcı, baskıcı ve disipline edici bir projeyle mümkün olabilir. Bunun da adı, düpedüz, evet düpedüz, totalitarizmdir!

Yanlış değil: Aydınlanma'nın Jakoben bir Totalitarizm ürettiği çok görülmüştür…

Kaynak: http://dusundurensozler.blogspot.com.tr/2007/12/aydinlanma-nedir.html
Ad majorem Dei gloriam
Ab uno disce omnes


Mart 27, 2017, 05:13:51 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 139
  • Cinsiyet: Bayan

Sayin ANARCHOSA hayir,yanlis anlamam pek tabi eleştirilere açığım.Hakli bir serzeniste bulundunuz.Dogrubu gibi bilgileri arayan bulur fakat aradiğini bu forumda bulmasi güzel olmaz mi? Ki kaldı ki forumda bu gibi paylasimlar mevcuttur.

Zaten gorusune katilmadigim bir yaziyi paylasmam çok abes kacar. Yaziyi paylasmam foruma değer bir paylasim oldugu ve benim dusunceleriminde bu yonde olugu ile ilgildir.

Yani bir nevi paylasimim ayni zamanda benim ne düşündüğümü söylemekte.

Hakli serzeniste bulundunuz demistim.Haklisiniz cünku herne kadar paylasimlarim benim düşüncemi yansitsa da ayriyeten benimde ne düşündüğü söylemem gerekirdi.

AYDINLANMA NEDİR?

Aydinlanma , insanın kendi "aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın" kullanmasıdır

Bu durumun tam tersi  çok rahattır çünkü.Benim yerime düşünen bir kitabim,diyetim  ile ilgilenerek sağlığım için karar veren bir doktorum oldu mu, zahmete katlanmama hiç gerek kalmaz diye düsünür.

Kişinin aklının kitle önünde, kamuoyu önünde ve hizmetinde serbestçe ve açık bir biçimde kullanılması her zaman özgürce olmalıdır; ve yalnızca bu tutum insanlara ışık ve aydınlanma getirebilir ki ben aydinlanmanin kisinin aklini özgürce kullananların  yani sira masonlugun da ayni sekilde aydinlanmis akillarin günümüzdeki en güzel örnekleri olduğunu düşünüyorum.

Aydinlanmayi ve aydinlatmayi kendine prensip edinmis sahsiyetler olduğu ve masonlarin akıllarıni kitle önünde kamuoyu önünde ve hizmetinde serbest ve açik bir sekilde kullandigini ve özgür olduklarini da düsünuyorum.Ve masonlarin insanlara verdigi en büyük arti aklini özgürce kullanabilme ve olanağıni mason olanlara öğretmekte onlari aydinlatmaktadir.

Kisacasi aydinlanma kisinin aklini baska bir aklini baskisi altinda olmadan özgürce kitle onunde serbestce kullanmasidir.Ve aydinlanmanin günumuzdeki en iyi örnekleride pek tabi masonlar ve masonluk olacaktir.

NOT: En güzel aydinlanmanin da kişinin aklini özgürce kullanmasinin yaninda masonluk olduğunuda eklemeden geçmeyeyim ;)
« Son Düzenleme: Mart 27, 2017, 05:16:27 ös Gönderen: RANA »
Ad majorem Dei gloriam
Ab uno disce omnes


Mart 27, 2017, 08:52:02 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Geri kafalı çıkarcıların yöntemi zaten aydınlığı kendi cepkenlerinde gizleyip, başkalarını uzak tutarak ve bu arada Aydınlanma eylemlerini olasıya kötüleyerek insanları olabildiğince karanlıkta tutmaktır.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 27, 2017, 11:04:51 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Aydinlanmak, insanin ve onun en büyük ve güzel eylemi olan ve onu diger canlilardan ayiran düsünme eyleminin bütün zincirlerinden kurtulmasidir.

Ve bu eyleminin göbegine yine insani ve insanin ve insanligin gelisimini koymasida bence en önemli sarttir.

Diye düsünüyorum.


Mart 29, 2017, 09:26:08 ös
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 689

Kafamizdaki tüm ön yargılari, işlenmiş yalan yanlıs bilgileri attığımız zaman aydinlanırız...
Doğru rehberini bulana ne mutlu...