Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: EZOTERİZMİN COĞRAFYASI - 3  (Okunma sayısı 3051 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 22, 2010, 12:29:39 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Musevîliğin atası sayılan İbrahim’in yolculuğunun başladığı kabul edilen efsanesel kent, bugün Türkiye sınırları içindeki Urfa, eski adıyla Edessa olarak benimsenir. Bu konu özellikle Hermetik ilkelerin aslında İran ve İbranî kökenli olduğunu öne sürenlerin kullandığı bir tezdir. Edessa’nın bugünkü Urfa ile aynı yer olmadığını ileri sürerek, bir başka Edessa’dan da söz edenler de vardır.

Edessa kentinin konu başlığımız bakımından önemi, burada çok eskilerdeki Babilli Ay Tanrısı’na adanmış olan bir Sin tapınağının kalıntılarının bulunmasıdır.





Coğrafyadan coğrafyaya el değiştiren uygarlıklardaki bu kültürün, dolayısıyla Ay Tanrısı olan İsis’in sadece Edessa’da değil, hemen tüm coğrafyalardaki varlığı ilginç açılımlara gebedir.

Aslında Edessa’yı başlı başına bir kent olarak görmek yanlış olabilir; onu bir bölge, bir çevre olarak değerlendirmek daha doğrudur.

Aşağıdaki basit haritada işte o çevreyi görüyoruz. Burada en çarpıcı noktalardan biri, Fırat’ın bunun tam ortasından geçmesidir. Dolayısıyla Doğu ile Batı’nın sınırı Fırat ise, Edessa tam sınırda demektir.





Bir kent olarak Edessa, bilindiği kadarıyla, İskenderiye kadar olmasa bile eski dönemlerin en önemli yerleşim yerlerindendi. İskenderiye kütüphanesinin yakılmasından sonra o dönemin entelektüellerinin çoğu buraya yerleşmişti.

529 yılında Justinianus’un Batı Roma İmparatorluğu tahtına çıkması ile Hıristiyanların başka dinlerden olanlar üzerindeki baskıları en yüksek düzeye ulaşmıştı. Hıristiyanlığı kabul etmemiş oldukları için bu baskıdan kaçan çoğu düşünürlerin Edessa’ya sığındığı anlatılır. Atina’daki okulun kapatılmasından sonra aynı baskıdan kaçan Pagan filozofların da buraya sığındığı söylenir. (Yalçın Kaya, “Batı’nın İki Yüzü” adlı dört kitaplık araştırmasının ilkinde bu konuyu gerek tarihsel, gerek dinsel gerekse sosyolojik bakımdan çok güzel işler.)

Şimdi biraz daha geriye gidelim.

Büyük İskender, M.Ö. 332 yılında Mısır’ı işgâl eder. Pers boyunduruğundan boğulmuş halde olan halk onu âdeta bir kurtarıcı gibi karşılar. Persler de İskender’e karşı pek bir direniş göstermeyip, Mısır’ı terk ederek ülkelerine döner. Bir yıl sonra İskender de, kendi adıyla anılan kenti kurduktan sonra buradan ayrılır. Makedonyalı bu ünlü komutan Babil’de öldüğünde, sınırlarını ta Hindistan’a kadar uzandırmış olduğu imparatorluğu generalleri arasında paylaşılır.

İşte bu noktada artık Mısır kültürü ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuş olan geleneksel ezoterik öğreti, Helen ve Roma kültürü ile karışmaya başlar. Roma kültürü ile karışmış olmak demek, sadece Mısır’a o kültürden bir şeyler gelmesi demek değil, Kuzey Afrika’dan Britanya’ya kadar uzanan bir coğrafyaya Antik Mısır geleneğindeki Hermetik motiflerin de uzanması demektir.

İmparatorluk bölününce, Mısırın yönetimi İskender’in generallerinden Ptolemaeus’a, dilimizde daha sık kullanılan kısaltılmış adıyla Ptoleme’ye düşer. Böylece Mısır’da Helen kökenli bir hanedan dönemi başlar. Bu dönem, M.Ö. 30 yılında Cleopatra’nın ölümüne kadar sürecektir.

Cleopatra ile birlikte Roma’ya başkaldıran Marcus Antonius’un gemileri Julius Caesar’ın üvey oğlu Octavius’un güçleri karşısında yenilgiye uğrar. Cleopatra intihar eder. Octavius da M.Ö. 27’de kendisini imparator ilan edip, Augustus adını alarak imparatorluğun topraklarını Roma’dan Mısır’a kadar olmak üzere bir araya getirir.

Bunu izleyen yaklaşık üç buçuk yüzyıl boyunca Mısır, tümüyle Roma’ya bağlı bir vali tarafından yönetilecektir. Bu süre boyunca ülkenin tüm zenginlikleri önce Roma’ya akar; sonra da 324 yılında Constantinopolis adını alan İstanbul’a...







Bundan sonra Mısır’da Ptoleme dönemini şöyle bir gözden geçirmek istiyorum. Bu anlatım sanki bir tarihçe özeti gibi görünüyorsa da, merak etmeyin; sonunda bunu ezoterizmin coğrafyasını bağlayacağım.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 22, 2010, 06:12:34 ös
Yanıtla #1

Edessa:) bilinen adıyla Urfa, gerçekten de önemli süreçlere ev sahipliği yapmıştır, Peygamberler Şehri ..
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Şubat 22, 2010, 06:30:28 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Kısa bir süre önce çok sevdiğim ve değer verdiğim sevgi dolu asil ruhlu bir dostun vesilesiyle ziyaret etme fırsatı bulduğum ve oldukça beğendiğim bir kent Ş.Urfa.Daha sonra ki zamanlarda da çeşitli vesilelerle ziyaret edeceğimi düşünüyorum.Çok farklı bir havası ve atmosferi olan bir şehir fırsatı olanların ziyaret etmesini şiddetle tavsiye ederim.......

Işık ve Sevgi İle kalın.......
« Son Düzenleme: Şubat 22, 2010, 06:32:36 ös Gönderen: oasis »
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
4893 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2010, 11:26:34 öö
Gönderen: Prenses Isabella
2 Yanıt
3517 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2010, 01:20:01 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5361 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2010, 04:17:29 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3134 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2010, 05:27:28 ös
Gönderen: karahan
3 Yanıt
4047 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2015, 08:28:32 ös
Gönderen: Risus