Yorum yapmadan yazmaya calisacam... bakalim basabilecekmiyim... cunku bu konuda aslinda cok doluyum...
Boyle basladi 12 Eylul12 Eylül Darbesi veya 1980 Darbesi, Türkiye'de, Türk Silahlı Kuvvetleri'in 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahale.
27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi.
Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1960 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir baskı dönemi başladı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları tarafından oluşturulan askeri cunta Milli Güvenlik Konseyi adı altında 1983 genel seçimine kadar Türkiye'ye ilişkin tüm kritik kararları aldı.
Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve cuntanın belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 1982 yılındaki halk oylamasında, yüzde 92'lik "Evet" oyu ile büyük farkla kabul edildi. Halk oylamasında 'Hayır' oyu kullananları sandık başında baskı altında tutmak için rengi dışardan görünen oy pusulaları kullandırıldığı iddia edildi ama bu, Anayasa'nın çok büyük çoğunlukla kabul edilmesini açıklayan tek neden değildi. Anayasa'nın kabulünün bir başka önemli etkeni olarak, ihtilal öncesi iç savaş ortamı nedeni ile vatandaşların kendi hayatlarından endişe etmesi de ifade edilir.[1]
12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye'de halkın önemli bölümü tarafından, siyasi ve ekonomik sorunların hiçbirine çözüm bulamayan iflas etmiş parlamenter rejimin 'haklı' alternatifi olarak görüldü. Bu nedenle, darbeye bir direniş olmadığı gibi, büyük çoğunluk, darbe liderlerini, ülkenin yeni liderleri olarak kısa sürede benimsedi.
Aynı halk oylamasında, Kenan Evren Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa'da, cunta üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, seçimlerle iktidara gelen hiçbir hükümet tarafından kaldırılmadı ve 12 Eylül liderlerinin dokunulmazlığı sürdü.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birçok tur ardından Cumhurbaşkanı'nı seçememesi ve 6 Eylül günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği yürüyüş gösterildi.
Ülkede tırmandırılan sağ - sol ve alevi - sünni gerginliği bireysel ve kitlesel siyasi cinayetleri besledi. 12 Eylül 1980 öncesinde sağ ve sol siyasi hareketin önde gelen temsilcileri cinayetlere kurban gitti. Doç. Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, Gün Sazak, Nihat Erim ve tanınmış birçok kişi sağ ve sol gruplara mensup militanlar tarafından öldürüldü. Darbe öncesinde siyasi cinayetlerin sayısı her gün 30'a yaklaşıyordu.
12 Eylül 1980'e gelindiğinde 19 ilde sıkıyönetim uygulanıyordu.
Ülkede, yönetemeyen hükûmet, karar alamayan Meclis ve ardı arkası kesilmeyen siyasi cinayetlerin yol açtığı yılgınlık havası, 12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları ile yoğunlaştı.
Darbe ardından, siyasi cinayetlerin çok kısa sürede sona ermesi, güvenlik güçlerinin şiddet eylemlerini darbe öncesinde neden önlemediği / önleyemediği sorularını da beraberinde getirdi. Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter'a "bizim çocuklar işi bitirdi" anlamında bir mesajın, bir toplantının ortasında iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül'de ABD'nin rolü konusunu da tartışmalara açtı.
Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusu'nda başlatılan ayrılıkçı silahlı hareket, 12 Eylül yönetiminin getirdiği Kürtçe konuşma yasağı ile güçlendirildi ve gerekçelendirildi. Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere bölge cezaevlerindeki kötü muamele, 1983 seçimlerinden sonra yoğunlaşacak Kürdistan İşçi Partisi (PKK) adına terör eylemlerini gerçekleştirenlerin gerekçelerinden biri oldu. Bu cezaevlerinde tutulan PKK militanlarının önemli bölümü, daha sonra, PKK yöneticileri arasında yer aldı.
12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. Bu durum, siyasi partilerin sürekliliği konusunda tarihsel sorunlar yaşayan Türkiye'de siyasi temsilin demokratikleşmesi önünde yeni bir engel oluşturdu, siyasi gelenekler geçici de olsa alt-üst edildi.
6 Kasım 1983 genel seçimine, kapatılan eski siyasi partilerin hiçbiri katılamadı; 1982 yılında hazırlattığı Anayasa'yı onaylayarak cuntayı destekleyen seçmen, cuntanın işaret ettiği emekli Orgeneral Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi yerine Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi'ni Türkiye'yi yönetmek üzere seçti. Daha sonra, siyasi yasakların kalkması ile eski liderler ve eski kadrolar, yeni partiler ile seçimlere katıldı.
1983 yılındaki genel seçimde Turgut Özal'ın Başbakan olması ile Türkiye ekonomisinin küresel entegrasyonu başladı. Bu anlamda, tasarlamadan da olsa, 12 Eylül cuntası, içe dönük kapalı bir ekonomiye sahip olan Türkiye'yi olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile küresel ekonominin bir parçası haline getiren gelişmeleri tetikledi.
İlk kez Mehmet Ali Birand'ın 12 Eylül Saat:04.00 (1984) adlı kitabında ortaya atılan, 12 Eylül Darbesi sırasında dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze'in askeri müdahaleyi haber alırken haberi ulaştıran diplomatın your boys have done it -- seninkiler yaptı/bizim çocuklar işi bitirdi - anlamındaki konuşması, 12 Eylül Darbesi içinde ABD'nin rolü konusunda tartışmalara neden olmuştur. Henze'den sonra Ankara’daki çocuklar başardı şeklindeki mesaj Başkan Jimmy Carter’a iletilmiştir. Paul Henze 2003 yılında bir Türk gazetesine verdiği demeçte Bizim çocuklar işi başardı sözlerinin Mehmet Ali Birand'ın uydurması olduğunu belirtmiş, ancak kısa bir süre sonra Birand 1997'de Henze ile yaptığı görüşmenin sesli ve görüntülü kayıtlarını yayınlayarak Henze'i yalanlamıştır.
16 Eylül 1980... Devlet Başkanı Kenan Evren, 12 Eylül'den sonraki ilk basın toplantısını 16 Eylül'de düzenledi.
Ve Bence konunun en onemli kismi... Burayi iyi okuyun...12 Eylül'ün sonuçları 650.000 kişi göz altına alındı.
<<<< 650 BIN KISI Dalgami geciyorsun??? 3 Gun icinde hemde...1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
<<<< Neredeyse sokakta sabikasiz insan kalmamis. Kendi halkindan bu kadar cok kisiyi bir kerede sabikaliyan bir ulke (yada o ulkenin askeriyesi diyim) sizce dunya tarafindan nasil gorunur? ne kadar onaylanir? bu yaptiklari...Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
<<<< Hakimler ne hale gelmistir yazik... Memur maasiyla, gunde 50 davaya bakmislardir herhalde.... oyle bir calisma ortaminda, o hakimin verecegi karar ne kadar adil olabilir sizce?7 bin kişi için idam cezası istendi.
<<<< cok merak ediyorum bu 7 bin kisinin hepsi suclumuydu? Bunlarin arasinda doktorlar, muhendisler, ogretmenler ve ulkeyi kalkindiracak en onemli aydinlar yokmuydu? ne oldu o adamlara? ne hale geldiler allah bilir... biliyorum idam kararlarinin bircogu uygulanmadi ama idam karariyla yargilanan bir doktordan, muhendisten, yada ogretmenden daha ne kadar vatan sevgisi veya vatanina baglilik bekleyebilirsin ki? Aslinda o savcilarida anlamak gerek. adamlar nasil bir psikolojiye girmislerse artik, onune geleni "Asin Kurtulalim" mantigi ile yargilamislar517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
<<<< Ne diyimki, cok soylenecek sey var ama ne yazikki bu darbe hepinizin konusma tarzini degistirdigi gibi, benim gibileride susturdu. en fazla bu kadar susabiliyorum. yani bu aslinda susmus halim 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
<<<< Turkiyede eger bu kadar orgut uyesi varsa, o ulke coktan bitmistir zaten.388 bin kişiye pasaport verilmedi.
<<< ben burdan su anlami cikariyorum tamamen. herkesi bir kapali odaya koymuslar (ki orasi turkiye) iceriyede elleri silahli askerleri koymuslar, bide tanklari,,, adamlari mahvediyolar... Neden? Siz kendi kendinizi yonetemediniz diye... Demokrasiyi uygulayamadiniz. Biz uygulayacaz diyolar ve bunu silahla yapiyorlar... kacma sansin da yok. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
<<<< Nedene bak Sakincali olmak dusunebiliyormusun yarin patronun geliyor diyoki "Sen sakincalisin. seni attim" baska hicbir neden gosterilmiyor. Peki bu kisilerin sakincaliligina kim karar veriyor? Asker. Askerin sakincali gordugu kisinin calisip karnini bile doyurmaya hakki yok yani. dogrumu?14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
<<<< bak bu konuda cok bi yorum yapmiyacam cunku eminimki o kisiler vatandasliktan atildiklari icin sevinclilerdir. turkiyede o durumu yasamaktan yada idamla yargilanmaktansa, almanyada isci falan olmuslardir diye tahmin ediyorum. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
<<<< 30 binde boyle kaybedildi. hani bazen derler ya "Dunyanin her yerinde turke rastlamak mumkun" bunun nedeni belli oluyor. Millet ya ulkeden kaciyor (Basarabilirse) yada atiliyor. 30 bin kisi bir anda kacarmi bir ulkeden yaa...300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
<<<< kuskulu bir sekilde. yani? hersey olmus olabilir. ne faili var ne nedeni. yazik diyorum daha ne diyim.171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
<<< iste bu cok kotu birsey. bu iskenceyi kim yapti peki? hapiste olmayan kac kisi vardiki? hapiste olmayanlar asker polis yada memurlardi. demekki iskenci bunlardan biri tarafindan yapildi. 171 kisiyi iskence ile oldurmek o kadar buyuk bir suc ve olaydirki. buna isterseniz insanlik sucu diyin , isterseniz katliam, isterseniz esir etmek. ama bana gore cok buyuk utanc. hemde cokkk buyuk.937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
<<<< Sanatta kaynamis arada. hapse sadece insanlari atmamislar anlasilan. sanatta atilmis. bilim gibi, din gibi, kultur gibi... kesin iskencede gormuslerdir.23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
<<<< dernek diye bisi kalmamistir herhalde bundan sonra. Hayret Masonlara nasil birsey olmamis?3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
<<< iletisim ve haberde sifira dusmus. ulke ne hale gelmis dusunun artik.13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi kaçarken vuruldu.
95 kişi çatışmada öldü.
73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
<<<<< bak bu cok komik iste... 73 kiside dogal olarak mi oldu? Hepsi ayni minubustemiydi bunlarin?43 kişinin intihar ettiği bildirildi.
Ya biliyorum gene kendimi tutamadim biton yorumlar yaptim -ki icimi komple dokebilmis degilim- umarim hakaret yada kuralalri asan bisi dememisimdir. elimden geldigince kibar, sakin ve saldirmadan yazdim. sorunu olan varsa, bana degil konuya yonelik yazsin. dikkat ederseniz yazdiklarimin cogu soru zaten.Bilgilerin kaynagi wikipedia dir.
Benim yorumlarim haric tabi. Bazi resimlerde internetteki diger sitelerden ve gazetelerden alinmistir.